Translate

6 Eylül 2013 Cuma

Mucize Zayıflamanın Sırları! --- Şeyda COŞKUN


Malum Şeyda Coşkun diye bir ünlümüz var. 

Bu kişi herkesi kısa sürede zayıflatıyor. Hem de yürüye yürüye çok ciddi paralar kazanıyor.
Mesela geçen gün 40 km yürümüş.
"Bacakların cıbık gibi olacak yakında" dedim. O da bana "Görsen bayılırsın" dedi.
Aman aman maşallah ve tabii kazandığı paraya da Allah bereket versin.
Bacaklarında ve tabii kazandığında hiç gözümüz yok ama bu kadar kısa sürede insan zayıflatmak doğru mu? Sağlıklı mı?



 
Mesela Gülşen'e 2 ayda 12 kilo, Hadise'ye 50 günde 13 kilo zayıflatmıştı.  
Şimdi de Hacı Sabancı'ya 17 günde 10 kilo verdirmiş.
Maşallah maşallahta ne kadar sağlıklı.  
Ben iki senedir sürekli yazıyorum. Hatta demediğimi bırakmadı.
O hiç kimseyi takmıyor yürümesine, zayıflatmasına devam ediyor.
Hatta bana bi küçük gıcık kaptığını bile düşünmüyor değilim. Çünkü ben sürekli Şeyda'yı eleştiriyorum.
Ben de artık hem bu küslük bitsin hem de şu olayın detaylarını bir kendisine sorayım diye Şeyda'yı aradım.
"Anlat bana bu kadar kısa sürede nasıl zayıflatıyorsun insanları. İnsanların metobolizmalarıyla mı oynuyorsun" dedim.
Şeyda, "Bir deli kuyuya taş atıyor herkes o kuyunun başında. Kimse beni arayıp sormuyor" dedi.
Ben de "E soruyorum işte anlat. Sağlıklı mı?" dedim.
İşte Şeyda'dan satır satır notlar. Artık gerisine siz karar vereceksiniz...

Çünkü şimdi diyetisyenler şiddetli şekilde seslerini yükseltecekler söylediklerine:  

-Ben az kilo verdirtmiyorum, diğerleri az kilo verdirtiyor. Hep aynı peynir, hep aynı yemek. İnsanlar sıkılıyor. Ayda 4 kilo vermek çok az.
-Bir insana ayda 4 kilo verdiren kişi doğru neden ben ayda 10 kilo verdirince size saçma geliyorum.
-4 kilo az diyen ülke benim 10 kiloma fazla diyor.
-Öncelikle insanlarımızın büyük ödemleri var. Ben önce bu ödemleri yok ettiriyorum. Hacı'dan çok ödem sorunu vardı.
-Hacı ile her gün iki kere yürüyoruz. Gün de 3 saat spor yapıyoruz.
-Ben hem diyeti hem sporu buluşturdum. O yüzden de "Bunu daha önce ben neden düşünemedim diye" çıldırıyorlar.
-Hacı dün çorba günüydü. Her türlü besini aldı. Dün 700 gr verdi. Şimdi o sizin okuduğunuz kilodan daha fazlası gitti.
-80 kilo üzerinde bir kadın ayda 9-10, 100 kilo üzeri bir erkek ayda 12-15 kilo rahat verir.  
-Ben her gün 15 km yürüyorum. Ama dün 40 km yürüdüm. En uzun yürüyüştü.
-Gülben Ergen bana "Üzerimdeki ağırlığı aldın" diyor.  
-Benim için herkes aynı. Gereksiz pohpohlama yapmam. Gülben'miş, Gülşen'miş, Hacı'ymış fark etmez. 
-Herkes aynı parayı öder. Herkes aynı muameleyi alır. Herkesle ayrı ayrı ilgileniyorum.
-Ben onların bedenini kendi bedenim gibi görüyorum. Onların bedenlerinin içine giriyorum.
-Hayatlarında aşkı, sevgiyi her şeyi yemenin yerine koyanlar var. Hayatındaki sevgili, aile, arkadaş boşluğunu yemekle dolduranlar var.
-Ben mutsuz olduğum zaman yürüyorum, bacaklarımı görsen bayılırsın.  
-Magazin gazetelerini müşterilerimi takip etmek için okuyorum....
ESİN ÖVET / HT MAGAZİN








































5 Eylül 2013 Perşembe

AVON'la Hadise Çıkart


Makyaj yapmak bir lüks, lüks ise bir ihtiyaçtır. Artık “Bir kalem, bir ruj” devri kapanıyor. Avon, lüks ihtiyaçlarınızı en üst seviyede karşılamak üzere yenilendi. Üstelik yeni yüzü Hadise ile Avon, şimdi çifte güzel!

Eğlenceli şarkıları ve güzel sesi kadar makyaj stilleri ile de çok sevilen Hadise ve yenilenmiş ürünleri ile Avon, makyaj modasına birlikte damga vurmaya hazırlanıyorlar. Avon, yeni True Color Teknolojisi ile birçok kadının hayallerini süsleyen yeniliklere imza attı. Artık renkler doğa kadar canlı, Picasso’nun paleti kadar çeşitli; dokular ise ipek gibi pürüzsüz olacak. Bu yenilenmiş ürün yelpazesi ile Avon, kadınlara sanatçı yönünü ortaya çıkarma şansı veriyor. Bundan sonra makyajda canınız ne isterse onu yapabilirsiniz. Yepyeni tarzlar deneyebilir ve klasik görünümün ötesine geçebilirsiniz.


  
Yine de ayakları yere sağlam basanlar için Avon Global Makyaj Uzmanı Lauren Andersen, 2014 makyaj modasına damgasını vuracak stilleri Avon Global Güzellik Elçisi Irina Shayk üzerinde adım adım uygulamalarla gösteriyor.

Diyelim ki gündüz makyajı yapacaksınız; ama bir yandan da gösterişli bir hava istiyorsunuz.  “Çok abartmayayım; ama bir bakışta göze çarpayım” diyorsunuz. İşte Avon’un 2014 Makyaj Trendleri arasından aradığınız stil: Professionally Perfect. Bu makyajla gündüz de bir prenses gibi görünmeniz hedeflenmiş. Lauren’in açık ve sempatik anlatımı ile bu görünüme kavuşmanız çok kolay olacak!





Avon, güzelliği tüm Türkiye ile paylaşmaya kararlı. 2 Eylül’den itibaren Avon makyaj uzmanları, yeni ürün yelpazesi ile Türkiye’nin pek çok ilini adım adım dolaşacak, kadınlara makyaj yapmanın en ince ipuçlarını verecek. Ama siz bu ipuçları hemen, şu anda istiyorsanız beklemenize gerek yok. Yepyeni makyaj trendlerini Lauren Andersen’ın usta ellerinden öğrenmek ve Avon’un yeni ürün yelpazesi ile tanışmak için hemen avon.com.tr'yi tıklayın. Hadi, Avon’la #hadiseçıkartın!

Bir bumads advertorial içeriğidir.

29 Ağustos 2013 Perşembe

VİNTAGE Dantellerden ZARA Home Model Yastık Yapma - DIY - KENDİN YAP - HOBİ - EL İŞİ

Annelik Başka birşey

"Acaba kuzum için ne yapsam" demeyi daha çok tekrarlıyorsunuz.
Annenizin onu değerli emanetlerinin;
ne kadar daha önemli oldugunu bir güzel kafanıza vuruyor zaman,
öylesine tığ işi örnek yapıp kenara koydugu anılarını bile göz önünde tutmak istiyorsunuz belkide...

Anneanne ya da babaannelerden kalma dantelleriniz vardır kenarda köşelerde, 

Zara'nın gözdesi danteller gibi koltuklarınıza koyarak evinizde sıcak bir dekorasyon yaratabilirsiniz. Ayrıntılar :)




  

 



22 Ağustos 2013 Perşembe

5'ten 7'ye --- Çiftlerin özel hayatı olur mu?

İki kişinin paylaştığı bir özel hayat değil kastettiğim. 
Kişilerin tek tek kendilerine ait hayatlardan, gizli bahçelerden, Fransızlar'ın akşamüstü saat beş ile yedi arasına koydukları serbest saatlerden söz ediyorum. 
Konu ilişkilerse kadınların soruları bitmez. O zaman bir soru daha soruyorum: 
Neden bazılarımız gizli bahçelerini koruma konusunda diğerlerinden daha mahir?
Zeynep Güven yazdı




























Yönetmen François Ozon’un Potiche (Kadın İsterse) filmi, kadının özgürleşmesi üzerine tatlı bir komedi. 
Ben izlerken başka bir şeye, filmdeki evli karakterlerin evlilik dışı ilişkilerine ve bu ilişkileri yaşayış biçimlerine takıldım. 
Kendisi de kaba saba bir adam olan şemsiye fabrikası sahibi Robert Pujol’ün, sekreteriyle olan ilişkisi çok da incelikli ya da ilginç değildi. 
Ama Catherine Deneuve’un canlandırdığı orta yaşlı Suzanne Pujol bir yerde dikkatimi çeken bir şey söyledi:


“Evet, geçmişte benim de birtakım maceralarım oldu. Ama bu ilişkileri mümkün olduğunca kısa ve gizli tutmak için elimden geleni yaptım.” Suzanne’in sesinde en ufak bir suçluluk duygusu ya da pişmanlık yoktu. 
 Evli bir kadın olarak, evlilik dışı ilişki yaşamanın tek raconu, kaçamağı gizli tutmak ve uzatmamakmış, o da bu konuda gereken maksimum özeni göstererek üstüne düşeni fazlasıyla yapmış gibi doğal ve huzurluydu. Hatta, filmin devamında Suzanne, çocuklarından birinin kocasından olmadığını itiraf etmek zorunda kaldı. Kavga gürültü koptu haliyle ama kan gövdeyi de götürmedi. Koca da dahil kimse için dünyanın sonu gelmedi. Potiche bir komedi filmi, hatta vodvil. 
Elbette karakterler abartılmış, karikatürize edilmiş. Gerçek hayat bu kadar renkli ve hafif değil. 
Yine de filmdeki, ihanet de dahil her türlü ilişki faulünü daha hafif yaşama hali beni de hafifletti ve hafif hafif düşünmeye başladım...

Çiftlerin özel hayatları olur mu? Paylaşılan değil, ayrı ayrı yaşanan özel hayatlardan söz ediyorum. İlle de üçüncü kişilerin olması gerekmiyor. Kişinin kendini yaşadığı, kocasından, karısından, sevgilisinden bağımsız var olduğu anları, alanları kastediyorum. 
Telefon mesajlarını, e-postaları kurcalamamaktan, dün gece kimin kiminle nerede ne yaptığını fazla kurcalamamaya kadar uzanan hayli geniş bir spektrumdan bahsediyorum.

Özgürlük, hovardalık, çapkınlık
Kocamın e-posta şifresini benden saklamasına bozulurmuş gibi yapıyorum ama böyle davrandığı için içten içe mutlu oluyorum. İki sebeple. Birincisi, onun benden ayrı bir özel hayat talebinin olması hoşuma gidiyor. Bu, benim gözümde onu daha kişilikli yapıyor. 
İkincisi, bu tavrı bana da kendime ait bir özel alan açma hakkını tanıyor. Yaşasın eşitlik! 
Yaşasın özgürlük! Hatta konumuz bu değil ama, yeri geldi, yaşasın kardeşlik! 
Evet, Fransızlar da “Yaşasın Özgürlük!” demişlerdi. Üstelik Fransız Devrimi’nden bile önce. 
Devrim son noktaydı, uzun özgürlük cümlesi ondan önce yazıldı. Fransız kültürüne aşina olanlar, “libertinage” kavramını bilir. Sözlükten bakarsanız, bu kelime “kötü yol” “çapkınlık” “hovardalık” “sefahat” anlamlarına gelir. Ama kökleri ve ifade ettikleri daha derindir. 
Toplumun, dinin kurallarını takmamayı, dünya zevklerinden payına düşeni almayı, üstelik bunları hiç suçluluk duymadan yapmayı benimseyen bir anlayış. 
Libertin’lerin en ünlüsü ise sadizm-mazoşizmin isim babası Marquis de Sade. 
İşte, 17-19. yüzyıllar arasında özellikle Fransa’yı etkileyen libertinage; hedonizmi (hazcılığı) toplumun DNA’larına işledi.

İlişkilerde Fransız farkı
Uzun yıllar Fransa’da yaşayan Mine Kırıkkanat, geçenlerde bir televizyon kanalında, şimdi bir Amerikan hapishanesinde cinsel taciz suçundan yargılanmayı bekleyen eski IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn’la ilgili konuşurken, söz döndü dolaştı, kadın-erkek ilişkilerinde Fransız farkına geldi. Şöyle diyordu Kırıkkanat: 
 “Fransa’da seks o kadar kişisel bir meseledir ki, ne toplum karışır ne de hukuk. Fransızlar belden aşağı vurmazlar. Orada seks kasetiniz çıkmaz. Orada aldatma bir boşanma sebebi değildir. Karım/kocam beni aldatıyor diye mahkemeye gidemezsiniz. En fazla karınızla/ kocanızla kavga edersiniz. 
Bu yüzden, orada bir cumhurbaşkanının evlilik dışı bir ilişkiden çocuğu olduğu bilinir ama bu gazetelere konu olmaz...”

Fransa’da yaşayan ve 20 yıldır bir Fransız’la evli olan yazar Sedef Ecer’den, her iki toplumu da bilen biri olarak bir karşılaştırma yapmasını istedim: 
“Türkiye’de ilişkilerde sahiplenme çok daha fazla. Yalnızca romantik ilişkilerde değil, anne-çocuk ilişkilerinde de öyle. Fransa’da evli ya da bekar, insanların kendilerine ait gizli bahçeleri var. 
Ama gizli bahçe ille de üçüncü kişiler anlamına gelmiyor. Farklı arkadaşlar, ayrı ayrı geçirilen zamanlar, bu zamanların tadını suçluluk duymadan çıkarma anlamına geliyor. Hayatın tadını çıkartmayı seven bir toplum Fransızlar. Hem kadın hem de erkek bu anlamda kendini özgür hissediyor.”

E-posta, telefon karıştırma işini Sedef ’e de soruyorum ve çok ilginç bir cevap alıyorum: 
“Kocam hiçbir özel eşyamı karıştırmaz. Çünkü bunların arasında görmek, bilmek istemeyeceği şeyler bulmaktan korkar. Hayatımda, ona tercih edeceğim biri varsa, zaten bunu söyleyeceğimi bilir. Önemsiz bir şeyi de bilmemeyi tercih eder.” Sedef’in cevabı ilginç, çünkü “kocam hiçbir özel eşyamı karıştırmaz...” cümlesi şöyle de devam edebilirdi: 
Çünkü bana yüzde yüz güvenir! 
“Yüzde yüz güven olur mu hiç” diye itiraz ediyor Sedef. Yirmi yıllık evlilikte bir de yüzde yüz güven varsa, o kadının ya da adamın evdeki mobilyadan bir farkı kalmaz. Fazla güven romantizme zarar verir.”

Aynı şeyi, pop filozof Alain de Botton’a da sordum ve kendisine bir kez daha hayran oldum. Bu kez fikirleri yüzünden değil, sorularıma 24 saatten kısa bir sürede cevap verdiği için! Botton’un karısı da kocasının e-postalarını karıştırmıyormuş. “Birbirimizin sınırlarına çok saygılıyız. Bir miktar mahremiyetin, hatta gizemin, paylaşmak istediklerimiz konusunda bizi daha hevesli yaptığını biliyoruz” diyor, Alain de Botton sınırlarını anlatırken. Ona göre gizli bahçeler bir ilişkiye zarar değil tam tersine yarar getiriyor: 
“Başka insanların ilgimizi çekmesinin bir sebebi de, bizden farklı olmalarıdır. Ayrı zamanlar geçirip farklı şeylerle uğraşacağız ki, birbirimize gösterecek yenilikler olsun.” Onu bulmuşken tavsiye istemeyi de ihmal etmedim. Hem çift olarak kalıp hem kendi özelimizi koruma konusunda bize ne önerirsiniz, diye sordum. Kuralları baştan koymamızı söylüyor: 
 “İlişkinin en başında ne kadar özel alan istediğinizi açıkça ortaya koyun. Böyle bir deklerasyon için ilk buluşma bile erken sayılmaz. Böylece karşınızdaki sizin bu isteğinizi kişisel almaz. Bu isteğinizin, onu az sevmenizden değil, kendi özgürlüğünüze düşkün olmanızdan kaynaklandığını bilir.”

Aslında Alain de Botton da bu işlerin çok kolay olmadığını biliyor. 
Bilmese, “sizce boşanmalar neden bu kadar arttı” sorusuna, “beni asıl şaşırtan, insanların boşanmaları değil, neden hâlâ evlenmeye devam ettikleri” diye cevap vermezdi. Çift olmakla kendi özelini korumak arasındaki hassas dengede mükemmel bir formül olmadığını söylüyor: 
 “Evlilik dediğimiz şey, seks yapma, yakın olma ve aile kurma ihtiyaçlarından doğuyor. Bu üçünün aynı insanda, hem de uzun süreli olarak bulunması hiç kolay değil. Mesela, kaçamaklarla seks arzumuzu doyurabiliriz ama aileye ve yakınlığa zarar veririz.”

Fransızlar “cinq a sept” diyor. Tam tercümesi, beşten yediye. 5’te işten çıkıyorlar, akşam saat 7’ye kadar sosyalleşiyor, arkadaşlarıyla buluşuyor, güzel bir şarabın ya da sosyal flörtün tadını çıkarıyorlar. Eskiden, evli Fransız erkekleri “metres”leriyle buluşmak için akşam üstü 5 ile 7 arasını tercih ederlermiş. İşten sonra, aileyle yenen akşam yemeğinden önce. 
Zinanın suç, aldatmanın boşanma sebebi olmaktan çıktığı bugünün Fransa’sında “metres” kavramına yer yok. Ama 5’ten 7’ye geleneği devam ediyor. Fransızlar belki de bu yüzden çalışma saatlerinin artmasını istemiyor!
Fotoğraf: Pamela Hanson
Temmuz 2011

 

6 Ağustos 2013 Salı

İpek Şantuk - Tafta - Uzun Elbise Abiye Tuvalet Modelleri

Merhaba Kızlar,

Bloguma çok vakit ayıramıyorum,
aslında şu ramazan rehaveti hiç birşeye yetemiyorum, o kadar halsiz kaldım ki, yine de çok şükür tuttum tutuyorum oruçlarımı...

Bayram ve ertesinde mis gibi bir yaz ve düğün parti kokteyl eminim bizleri bekliyor...

Yada şöyle diyelim en azından ben bir telaş hazırlanıyorum durmadan...
Ünlü markaların sitelerini, modacıların instagram tasarımlarını ve sevgili blogger arkadaşlarımın seçtiklerini inceliyorum...

Kumaş olarak baktıgımızda en güzel 

ipek şantuk kumaşlara, çeşitli satenlere, taftalara, dantel ve payetli karışımlara hayran kalmamak mümkün değil...

 

Çok konuşmak yerine Elie Saab, Zuhair Murad, Ramadan, Alexsander Mcquin, Dilek Hanif, Tuay Karaca, Serra, Sevy Fashion, Esra Modaevi, Siren Ertan, Moda ve Sosyeteyerli modacılarımızdan seçmelerle karşınızdayım... Pembe, siyah, pudra, orage, kırmızı, saks, laci aslında daha neler var neler....


Bu yazım tam bir arşiv niteliğinde olsun dedim, sizi görsele boğuyorum...
Boydan elbiseler, uzun etekler, Peplum modellerle kombin şekilde hazırladıgım Tesettürlüler ağırlıklı bu topiklerin farklı tarzlara göre devamı gelecek tabiki...

sevgilerimle...












2 Ağustos 2013 Cuma

Sertap ERENER - Öyle de Güzellll Böyle de Güzelll


Bir Bakarsa Hevesi Kalır
Gözleri Ne Kadar Da Güzel
Kızdırırsan Eser Geçer
Öfkesi Ne Kadar Da Güzel
Seferince Yankılanır
Gülüşü Yağmur Misali
Üzülürse Buğulanır
Gözleri Sonbahar Misali
Niganedir, Şahanedir, Mucizedir Her Hali 

Öyle De Güzel, Böyle De Güzel
Öyle De Güzel, Böyle De Güzel
Öyle De Güzel, Böyle De Güzel
Öyle De Güzel, Böyle De Güzel

Dokunursa Yanar Tenin
Ellerin Ne Kadar Da Güzel
Yaklaşınca Nefesinin Ateşi Ne Kadar Da Ne Güzel
Aklını Alır Bir Başından Sevebilme İhtimali
Her Daim İsmini Anmaktan Kalmadı Kalbimin Mecali
Niganedir, Şahanedir, Mucizedir Her Hali 

Öyle De Güzel, Böyle De Güzel
Öyle De Güzel, Böyle De Güzel
Öyle De Güzel, Böyle De Güzel
Öyle De Güzel, Böyle De Güzel

Benzer Yazılarım

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

...♥ Zeynep'le Güne Merhaba ♥...

'Ve sen yine denendiginde
ve yine kalbin daraldiginda
ve yine bütün kapilar yüzüne kapandiginda
ve yine ne yapman gerektigini bilemediginde
Uzun uzun düsünve hatirla Yaradanini!
Allah kuluna kâfi degil mi?
(Zümer/36)

Konumuz Ne olsun :)