Translate

KADIN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
KADIN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Mart 2013 Cuma

HAYAT BİR MUCİZE !!! Annen ve Sen


Hayat Bir MUCİZE...
Annen ve sen ...
O, dokuz ay boyunca seni karnında işte bu şekilde taşıdı.
Mide bulantısı çekti ve sürekli kendini hasta hissetti. 
Ayakları şişti, vücudu ödem yaptı, derisi gerildi. 
Merdiven çıkmak için çok çaba sarfetmesi, hatta nefessiz kalması gerekti. 
Ayakkabılarını bağlamak gibi basit bir iş için bile çabalaması gerekti. 
Sen onu tekmelerken ve içinde kıvrılırken, 
O çok geceyi uykusuz ve ağrılı geçirdi.
Doğumun ise tarifi imkansız bir acı çekmesine yol açtı. 
Sana sahip olmaktan başka hiç bir amaç için bu acıya değmezdi.
O senin dadın, hizmetçin, hammalın, öğretmenin, şoförün, aşçın, temizlikçin, hastabakıcın, en büyük hayranın, en sadık dostun, en yakın arkadaşın...
Seni hissettiği andan beri sadece senin için yaşadı ve kendini ikinci plana attı. 
Sen yedikçe doydu, sen uyudukça dinlendi... 
Senin için savaştı, savaşıyor, ve hep savaşacak.. 
Senin için umut etti, sana dair hayaller kurdu, senin adına üzüldü, sevindi, kızdı...
ve bunların hepsini karşılıksız yaptı. 
Çevrende annesini kaybetmiş, hatta hiç görememiş insanlar var. 
Bu birgün senin de başına gelecek, olmasa keşke ama yaşanacak.. 
O'na teşekkür etmek için yeterli zamanı bulamayabilirsin. 
Lütfen; 
her fırsatta O'na kendini değerli hissettir, 
bunu hala yapabildiğin için de kendini de şanslı hisset...

7 Mart 2013 Perşembe

HERRY'e uğradım...

Sezon sonu alışverişin en mantıklı zamanıdır, deriz... kabul ama 

çoğu begendiklerinizin bedenini bulamama oranının en yüksek oldugu zamandır...

Bende ufak bir sezon sonu alışverişi yapayım dedim HERRY'e uğradım...
iyi ki de gitmişim..
Bir bayan ve en önemlisi bir ANNE olarak ne kadar etekleri sevsemde şu hareketlendiği son dönemde renkli tunik bluzlar en favori giysilerim...
Hem her dakika ay oram buram açıldı demiyorum, hem her halimizle MERT'le birlikte hareketim kısıtlanmıyor...
bunlar benim sepetime takılanlar, bu yaz renkli görünüyor, özellikle sarı, saks, fuşya, turuncu, beyaz giyesm geldi şimdiden...
En çok hoşunuza ne GİTTİ :))
hatta Elbiseyi dayanamadım hemen Cuma giydim iş yerimde bayıldılar dzie kadar deri çizmelerle güzel oldu...
Kombin parçalarla da yeni resimler eklemeye çalışacağım... Sevgiler...






5 Mart 2013 Salı

Ne çok biriktirmiştim kelimelerimi ........


Seni bulmak ne kadar değiştirdi beni… 
Ne çok biriktirmiştim kelimelerimi… 
Bir bir dökülürken dilimden sevda sözcükleri senin o tedirgin duruşun bile durduramıyor beni… 
"Seni soluyan bir rüzgara kapılmış gidiyorum", yüreğimi bir yelken gibi açtım, seninle dolduruyorum. Seninle olmanın, seninle yaşamanın ve zamanı sadece seninle paylaşmanın eşsiz hazzını duyumsuyorum, ne iyi ettin de geldin…

Bu bir masalsa bitmsin.. Bir hayali yaşıyorsak yitirmeyeyim, 
Hep biz çözecek değiliz ya gerçeğin düğümlerini, bırak kendi halinde kalsın… 
 Ruhuna talibim ben, asıl gerçek bu… 
Kaçışlardan bıkmış, hep yarım kalmış ruhumda bir tek seninle doyuma ulaşacak, kendini bulacak… 
Dedim ya, sen geldin…

Bugünlerde bir çocuk gibi yüreğim kıpır kıpır.. 
Dur durak bilmiyor sanki..
Sahi, çocuk olmayı ne kadar çok özlemişim ben… 
Senin içindeki çocukla oynayacak bendeki çocuk…
Saf ve tertemiz olacak.. 
Misket oynayacak, ebe olacak.. 
Ama senin olmadığın hiçbir oyunda yer almayacak.. 
Korkma, içindeki o çocuk hep yaşayacak, kimsenin zarar vermesine izin vermeyeceğim. 
Çünkü sen o çocukla varsın, o çocukla geldin. 
Yoktum ben, senden önce yoktum sanki… 
Sen geldin; varlığını bildim. 
Sen geldin; bir sözün yüregime dokunan nasıl da büyük bir mutluluğa dönüştüğünü gördüm… 
Sen geldin; 
ben oldum, 
aşk oldum...

28 Şubat 2013 Perşembe

KADIN DİLİ : BÜKÇE -- Sema Maraşlı’nın Eşimle Tanışmayı Unutmuşuz kitabından…

BİRAZ UZUN AMA OKUMANIZI TAVSİYE EDERİM...

Oğlum bir hafta sonra evleniyor. Sorumluluk sahibi bir baba olarak ona öğüt vermem gerekiyor. Fakat bunu evde yapamam çünkü annesi ağız tadıyla öğüt vermeme izin vermez, sözü ağzımdan kapıp kendi devam eder. İş yerimden oğluma telefon açtım, “Akşam yemeğini dışarıda birlikte yiyelim.” dedim. Deniz kenarındaki bu şirin lokantada şimdi onu bekliyorum. Geliyor aslan parçası, yakışıklılığı da aynı ben. Yan masadaki kızlar gözleriyle oğlumu süzüyorlar. Bakmayın kızlar, onu kapan çoktan kaptı. Hoş beşten sonra konuya giriyorum.

-Oğlum haftaya düğünün var, bir baba olarak sana bazı konularda yol yordam göstermem gerekiyor. Çocukluğunda suç işlediği zamanlardaki gibi birden bire kızardı. Kerata ne anlatacağımı zannettiyse!

-Baba ben yirmi altı yaşındayım, bazı şeyleri biliyorum artık.
-Ah senin o biliyorum zannettiğin konularda da çok bilmediğin çıkacak ama ben o konulardan bahsetmeyeceğim. Keşke konuşabilseydik ama henüz o kadar modern olamadım.
Rahat bir nefes aldı. Bu arada yemeklerimiz de geldi. Oğlumla şöyle keyif yaparak muhabbet edelim bakalım.

-Kaç dil biliyorsun oğlum sen?

-İngilizce, Fransızca, bir de Türkçe’yle üç dil oluyor.

-Bugün ben sana dördüncü dili öğreteceğim. Dilin adı Bükçe. Kadınlar tarafından kullanılır. Sen buna “kadın dili” de diyebilirsin. Güldü. Güldüğü zaman benim yanağımdaki gibi küçük bir gamzesi var, o ortaya cıkıyor.

-Kadınların ayrı bir dili mi var?

-Tabii ki. Eğer kadın dilini bilirsen bir kadınla yaşamak dünyanın en büyük zevkidir, ama bu dili bilmezsen hayatın kararabilir. O yüzden bir kadınla mutlu olmak isteyen her erkek Bükçe’yi öğrenmeli.

- İyi de niye Bükçe?

-Çünkü kadınlar konuşurken, genellikle söyleyecekleri sözü net söylemezler. Eğip bükerler; onun için dilin adını “Bükçe” koydum.

-“Bükçe zor bir dil mi baba?” diye sordu gülerek.

-Bana bak, çok önemli bir konu ama eğleniyor gibisin, biraz ciddiye al. Bir kadınla mutlu olmak istiyorsan bu dili bilmen çok önemli. Çünkü kadınlar sözü bükerek bükçe konuşurlar sonra da senin sözün doğrusunu anlamanı beklerler. Felsefesini anlarsan kolay, anlamazsan zor. Mesela Çinli bir karın var, sen karına sürekli Fransızca “seni seviyorum” diyorsun ama karın hiç Fransızca anlamıyor. Fransızca “seni seviyorum” un onun için bir anlamı yoktur. Ona Çince seni seviyorum dediğinde seni anlayabilir.

-Tamam baba, haklısın ciddiyetle dinliyorum. Peki, sence kadınlar neden bizimle aynı dili konuşmuyorlar, söyleyeceklerini direkt söylemiyorlar ?

-Bence bir kaç sebebi var. Birincisi, duygusal oldukları için, hayır cevabı alıp kırılmaktan korktuklarından sözlerini de dolaylı söylüyorlar. İkincisi, kadınlar dünyaya annelikle donanımlı olarak gönderildikleri için onların iletişim yetenekleri çok güçlü.

-Bu konuda biz erkeklerden bir sıfır öndeler yani?

-Ne bir sıfırı oğlum, en az on sıfır öndeler. Düşünsene, henüz konuşmayan, küçük bir çocuğun bile yüz ifadesinden ne demek istediğini hemen anlıyorlar. İşin kötüsü kendileri leb demeden leblebiyi anladıkları için biz erkekleri de kendileri gibi zannediyorlar. Onun için leb deyip bekliyorlar. Hatta bazen, leb demek zorunda kaldıkları için bile kızarlar. “Niye leb demek zorunda kalıyorum da o düşünmüyor?” diye canları sıkılır.

-Biz de bazen Canan’la böyle sorunlar yaşıyoruz. “Niye düşünmedin?” diye kızıyor bana.

-Kızarlar oğlum, kızarlar. Kadınlar ince düşüncelidirler, detaycıdırlar, küçük şeyler gözlerinden hiç kaçmaz. Bizim de kendileri gibi düşünceli olmamızı beklerler, fakat erkekler onlar gibi değil. Biz bütüne odaklıyız, onlar detaya. Beyinlerimiz böyle çalışıyor.

-Ne olacak baba o zaman, yok mu bu işin çaresi?

-Var dedik ya oğlum, Bükçe’yi öğreneceksin, bunun için buradayız. Hazır mısın?

-Hazırım baba.

-Bükçe bol kelime kullanılan bir dildir. Biz erkeklerin on kelime ile anlattığı bir konu, Bükçe’de en az yüz kelime ile anlatılır. Dinlerken sabırlı olacaksın. Mesela karın o gün kendine elbise aldı, diyelim. Bunu sana “Bugün bir elbise aldım.” diye söylemez. Elbise almak için dışarı çıktığı -ndan başlar, kaç mağazaya gittiğinden, almak için kaç elbise denediğinden, indirimlerden, yolda gördüğü tanıdıklarından, alırken yaptığı pazarlıktan devam eder ve sana kocaman bir hikaye anlatır.

-Hikaye dili yani?

-Aynen öyle. Sen akıllı bir erkek olarak ona asla, “Hikaye anlatma, ana fikre gel, kısa kes.” demeyeceksin. Böyle bir şey dediğinde bittin demektir. İster öyle de, istersen “seni sevmiyorum.” de. İki durumda da “seni sevmiyorum” demiş olacaksın.

-Ne alakası var baba “seni sevmiyorum” demekle “kısa anlat” demenin?

-Çok alakası var. Kadınlar dinlenmedikleri zaman sevilmediklerini düşünürler.

-Bu önemli. Bükçe’de dinlemek sevmektir diyorsun.

-Aynen öyle. Devam edelim. Bükçe ima dolu bir dildir. Kadınlar konuşurken bir şeyler ima etmeyi severler. Biz erkekler de imalı konuşuyoruz diye düşünürler ve gözlerimizle onlara ne demek istediğimizi çözmeye çalışırlar. Oysa erkeklerin ima yeteneği pek gelişmemiştir. Bizim kastımız söylediğimiz şeydir.

-Geçen hafta Canan bana “Bir kaç kilo daha versem gelinliğin içinde daha iyi duracağım.” dedi. Ben de “Böyle de iyisin.” dedim. Canı sıkıldı, bir kaç saat surat astı. “;Neyin var?” diye sordum. “Hiçbir şeyim yok.” dedi. Sence nerede hata yaptım?

-“Böyle de iyisin” derken o “de” ekini orda kullanmamalıydı n. Canan bunu şöyle anlamıştır. “Böyle de fena sayılmazsın, eh işte, idare edersin ama tabi daha da iyi, daha da güzel olabilirsin.”

-Peki ne demem gerekiyordu?

-Şunu hiç unutma. Kadınlar kendileri ile ilgili, giysileri ile ilgili ya da aileleri ile ilgili bir soru soruyorlarsa, kesinlikle iltifat bekliyorlardı r. Es kaza eleştirmeye kalkarsan yandın. Bunu hiç unutmazlar. O gün “Hayatım sen zaten Çok güzelsin, kilo vermeye falan bence ihtiyacın yok.” deseydin, günün zehir olmazdı.
-Yani diyorsun ki bir kadın her daim güzeldir, her giydiği yakışır ve her kadının annesi bir hanımefendi, babası da beyefendidir. Bana ne yaparlarsa yapsınlar.

-Aferin oğlum, çok hızlı anlıyorsun bana çekmişsin. Kadının, kendi anne babasıyla sorunu olsa, kendi eleştirir ama asla senin eleştirmeni kabul etmez. Bunu kendine hakaret olarak alır.

-Ve asla unutmazlar, değil mi?

-Aynen öyle. Yıllar once annene, annesi için “Biraz cimri.” demiştim. Hala “Sen benim annemi sevmezsin.” der ve annesi bize bir şey aldığında gözüme sokar, en çok göreceğim yere koyar.

-Hadi o konularda dilimi tutarım da, şu ima işini çözmek zor geldi.

-Zor gibi ama biraz gayret edersen çözersin. En önemlisi imaları anlayacaksın ama “Sen şunu mu demek istiyorsun?” diye asla yüzüne vurmayacaksın.

-Anladım. Anlayacaksın ama anladığını belli etmeyeceksin. Buna şöyle de diyebiliriz. O beni iğnelediğinde “Niye bana iğne batırıyorsun?” Diye sormayacağım, o iğneyi ben kendi kendime batırmışım gibi yapacağım.

-Güzel ifade ettin oğlum. Mesela dün öğlen annen beni aradı. “Akşama tok mu geleceksin?” diye sordu. Beni biliyorsun akşam yemeklerinde hep evdeyimdir. Kırk yılda bir dışarıda yerim onu da haber veririm. Tabi ben hemen anladım annenin ne demek istediğini. “Tok gel, yemekle uğraşmak istemiyorum” demek istiyor. Anladım ama tabi “Ne demek istiyorsun?” demedim.

-Dün çok yorulmuştu baba, düğün alışverişine çıkmıştık.

-Bunun pek çok sebebi olabilir. Yorulmuş olabilir, bir kabul gününden tok gelmiş olabilir, bin beş yüzüncü diyetine başlamış ve o gün yemekle uğraşmak istemiyor olabilir. Ama bunu biz erkekler gibi kısa yoldan “Canım benim karnım tok, sen de dışarıda bir şeyler ye, ya da yorgunum, gelirken bir seyler getir yiyelim.” demez. Sanki böyle derse, iyi ev kadını rütbesi tozlanacak, mevki kaybedecek. İlla Bükçe anlatacak, asık bir yüzle karşılaşmamak için senin de anlaman gerekiyor. “Hayır, evde yiyeceğim ama istersen hazır bir şeyler alıp geleyim, ne dersin?”dedim. “Tamam.” dedi. Döneri sever biliyorsun, dün eve giderken, ekmek arası döner yaptırdım. Onun dönerini de porsiyon yaptırdım. Bunu düşündüğüm için ayrıca sevindi. O da diyette, düğünde daha zayıf görünme derdinde bu sıralar.

-Bu Bükçe’de kısa konuşma yok mu baba?

-Var ama yerinde olsam hiç tercih etmezdim. Kadın konuşmuyorsa ya da kısa konuşuyorsa kesin ciddi bir sorun var demektir. Mesela baktın canı sıkkın, soruyorsun, “Neyin var?” diye. “Hiçbir şeyim yok.” diyorsa, aman bir şeyi yokmuş diye bırakma. Yoksa az sonra, çok ilgisiz olduğundan yakınarak, ağlamaya başlar.

-Bükçe’de “Hiçbir şey yok.” demek “;Çok şey var, benimle ilgilen.” demek oluyor, o zaman.

-Evet. Biz erkekler “Bir şey yok.” diyorsak ya gerçekten bir şey yoktur, sadece başımızı dinlemek istiyoruzdur ya da bir sey vardır ama; “Şu anda konuşacak bir şey yok.” diyoruzdur. Her ikisinde de konuşmak istemiyoruzdur. Ama kadınlar ilgiyi sevgi olarak gördükleri için “Bana değer veriyorsan, ilgilen ki anlatayım.” demek istiyordur. Çok nadiren gerçekten anlatmak istemiyor olabilir, o zaman da fazla üstüne varıp bunaltmayacaksı n tabi.

-Bir arkadaşım da “Kadınların ‘Peki.’ demesi tehlikelidir” demişti.

-Doğru. Bir kadının ağzından çıkan kuru bir ‘peki’, ‘olur’, ‘tamam’ her zaman tehlikelidir. Bu Bükçe’de “Şimdi tamam diyorum ama acısını daha sonra çıkaracağım.” demektir. Sana en kısa zamanda kesin bir ceza keser. Fakat pekinin yanında “Peki canım, olur hayatım” gibi bir hoşluk ekliyorsa korkmaya gerek yok.

-Zor bir dil baba.

-Yok yok gözün korkmasın, her yabancı dil gibi. İlk başlarda biraz çalışacaksın, pratik yapacaksın, bazen hatalar yapacaksın, dikkat edeceksin sonra otomatiğe bağlanırsın. Kolay yanı şu; senin bükçe konuşman gerekmiyor. Dili anlaman yeterli.

-Anlamak da pek kolay değil ama.

-Korkma, o kadar zor değil. En önemli kuralları ben sana öğretiyorum zaten. Devam edelim. Kadınlar istediklerini söylemek zorunda kalınca, düşünemediğimiz için biz erkeklere kızarlar ve konuşurken suçlayarak konuşurlar; fakat suçladıklarının farkında olmazlar. Sitem ediyoruz zannederler.

-Nasıl yani?

-Mesela, karın sana “Ne zamandır dışarı çıkmadık.” derse bunu suçlama olarak üstüne alma, canı seninle gezmek istiyordur, bunu sen düşünüp teklif etmediğin için kalbi kırılmıştır. Maksadı seni suçlamak değildir. “Daha geçenlerde gezmeye gittik.” gibi bir savunmaya girme. “Tamam canım haklısın, ben de istiyorum, en kısa zamanda gideriz.” de, konu kapanır.

Tabi ilk fırsatta da sözünü yerine getirirsen iyi olur.

-Küçük ama önemli detaylar.

-Aynen öyle. Mesela karın “Üşüdüm.” diyorsa, “Üstünü kalın giy.” demeni ya da kombiyi açmanı değil, ona sarılmanı istiyordur.

-Keşke okullarda öğretselerdi biz erkeklere Bükçe’yi. Ne kadar erken başlasak o kadar çabuk kavrayabilirdik belki.

-Haklısın, aslında ben de sana öğretmek için geç kaldım. Neyse zararın neresinden dönülse kardır.

-Not mu alsaydım… Epeyce detayı varmış dilin.

-Sen bilirsin oğlum, unutacaksan al. Keşke ben de not alıp gelseydim. Umarım sana eksik öğretmem. Şimdi aklıma geldi. Kadınların en nefret ettiği sözcük “Fark etmez.”dir. “Fark etmez”i kadınlar “Hiç umurumda değil, ne yaparsan yap.” diye anlarlar.

-En değerli sözcük nedir?

-Sen bil bakalım.

-“Seni seviyorum.” herhalde.

-Evet, kadınlar “Seni seviyorum.” sözünü sık sık duymak isterler. Biz erkekler “;Söylemiştim, zaten biliyor.” diye bu konuda gaflete düşmemeliyiz.

-Bükçe sadece konuşma dili midir baba? Bunun bir de davranış dili var gibi geliyor bana.

-Zekan kesinlikle bana çekmiş. Ben de tam ona geliyordum. Davranışlar da çok önemli tabii. Kadınlar küçük şeylere önem verirler. Akşam ona sarıl, televizyon izliyorsan sarılarak izle. Gündüz onu düşündüğünü ifade etmek için kısacık da olsa bir mesaj gönder, küçük sürprizler yap. O yemek hazırlarken ona yardım et, salata yap, çay demle.

-Akşam gelip sırt üstü yatmak yok yani.

-Gözünde büyütme. Sayınca çok şey gibi görünüyor ama aslında bunlar zaman alacak, zor ve masraflı şeyler değil. Sen bu küçük şeylere dikkat et, zaten karın sana paşa gibi davranır, seni yormaz. Bir erkek bu küçük şeylere dikkat etmezse zamanını karısıyla büyük kavgalar yaparak geçirir. Sevgiyle geçirmek varken niye kavgayla geçiresin ki? Kadınlar çok vericidir ama, eğer sen hep alıp hiç vermezsen, bir gün birden patlarlar. Küçük küçük alırlarsa, büyük büyük verirler.

-Tamam baba, bunlara dikkat edeceğim.

- Garson yemek tabaklarını kaldırırken oğlumun telefonu çalmaya başladı. Belli ki nişanlısı arıyor, konuşmak için deniz kenarına doğru adımlamaya başladı. Az sonra geldi.

-Baba çok teşekkür ederim. Bükçe’yi anlamaya başladım. Canan aradı. “Salonun perdeleri ne renk olsun karar veremedim, yarın birlikte mi baksak?” dedi. Tam “Fark etmez, sen seç.” diyecektim ki bunu senin söylediğin gibi “Ev de perde de umurumda değil.” gibi anlayacağı aklıma geldi. “Tabii canım, istersen birlikte bakabiliriz ama ben senin zevkine güveniyorum, sen seç istersen.” dedim, çok mutlu oldu. Kendi seçecek.

-O zaten perdeyi çoktan seçmiştir de kadınlar illa yaptıklarını onaylatmak isterler. Birlikte de gitsen o seçtiği perdeyi almak isteyecektir. Biz erkekler onların ne demek istediklerini anlarsak, işlerden kolay sıyırırız.

-Baba tekrar teşekkür ederim. Bu iyiliğini hiç unutmayacağım. Bana Bükçe’yi öğretmeseydin halimi düşünmek bile istemiyorum.

-Şanslısın oğlum. Benim seninki gibi bir babam yoktu. Bunları deneye yanıla öğrenmem yıllarımı aldı. Sen yine iyisin, hazıra kondun. Güle güle kullan, isteyene de öğret, herkes de güle güle kullansın. Kullansınlar ki yüzleri gülsün.

Kaynak: Sema Maraşlı’nın Eşimle Tanışmayı Unutmuşuz kitabından…”

26 Şubat 2013 Salı

İLK GÖRÜŞTE AŞK'a İnanır mısın???


İlk görüşte aşka ister inanın ister inanmayın çoğu kişinin başına gelir ve bir çok kişide nasıl davranacağını ne konuşacağını ilk dakikalardaki o heyecanı nasıl atacağını bilemez.
Ilk karsi karsiya gelis, ilk bakis, ilk dakikalar…
Birini ya begenir ya da daha incesine inmeyi istemeden hemen yanindan uzaklasiriz…
Neden böyle davraniriz, bizi etkileyen nedir, ilk izlenim neden bu kadar önemlidir?
“(+ / -) elektrik” midir, “kan kaynamasi, kaynamamasi” midir, bazilarina göre “önceki hayat ya da kader” midir, nedir?

Yeni tanistigimiz birinde bizi etkileyen, onu daha yakindan tanima istegi uyandiran seyler bakin neler:
- Güzel olmasi: Güzellik bu kararda en önemli yere sahip. Iç güzelligini ilk görüste anlayamayacagimiza göre, tabii ki dis güzellik (kendi normlarimiza göre olan biçimde) bizim için önemli.
- Görüntüsü: Bakimli ve temiz bir insan her zaman etkileyicidir.
- Davranis biçimi: Yürüyüsünden, vücudunu kullanis biçimine kadar kendine ait bir tarz yaratmis insanlar her zaman iyi bir etki birakirlar.
- Bakislari: Bazi insanlar bakislariyla adeta içimizi eritirler. Kendine güvenen, ne istedigini bilen bakislara dayanmak hiç de kolay degildir.
- Sesi: Bir düsünün; son derece çekici, hos görünen bir erkek yaniniza geliyor ve kedi miyavlamasi gibi sesler çikararak size bir seyler anlatiyor, ne hissedersiniz? “Konusmasa kimbilir ne iyi yapar” demez misiniz? Ya da yakisikli olmayan ama etkileyici bir sese sahip erkekle bu kedi sesli arasinda bir seçim yapmaniz gerekse, mantiginiz (!) yakisikli olmayani tercih etmenizi fisildamaz mi?
- Kokusu: Tabii ki kötü kokan birini kimse istemez. Bunu herhangi baska bir seyle kiyaslamaya gerek bile yok.
- Ait oldugu çevre: Bu bizim kendi komplekslerimizle ilgilidir, yoksa ne önemi var adamin çevresinin. Eee, bütün bunlar tamam da sira tamamlanmadan adamin bütününü bir türlü göremeyiz… Hep “arkasi yarin” gibi… “Ask atesi” denen sey sanildigi üzere o kadar da kolay parlamiyor. Ama ilk 30 saniyede ya da 10 dakikada bu kadari yasaniyor.

5 Adimda Olumlu Izlenim
Dürüst olun, hepimizin ilk izlenimde kötü not aldığı zamanlar olmuştur. Yanlış bir şey söyleyince ya da yapınca insan nasıl da kötü olur. Bu çok utanç vericidir. Uzun zaman unutulmayan izler bile bırakabilir. Hatta bir sonraki sefer için kendinizi sinirli hissetmenize neden bile olabilir.
Aslında endişelenmenizde yersiz. Sürekli yeni birileri ile tanışıyoruz. Sürekli bu sosyal yeteneğimizi geliştirmemiz için yeni şanslarımız var. Olabilecek en kötü şey nedir ki? Berbat etseniz ne olur? Eğer yeteneklerinizi geliştirmek için aktif olarak çaba sarfetmeye razı olursanız, gelişim göstereceğiniz de kesindir.
Pratik yapmak mükemmeli yakalamak için yardımcı olacaktır. Fakat tüm başlıkları, hiçbirini göz ardı etmeden, önyargısızca dikkatinizi vererek okuyun. Zaten sizde nerde hata yaptığınızı bilmiyorsunuz. İşte size kısa bir gözden geçirme. Bu liste üstünde çalışın ve bir sonraki sefer de deneyin. İyi bir ilk izlenim bırakacaksınız.

EL SIKIŞMA
Kadın ya da erkek hiç farketmez, sağlam el sıkışın. Tabii ki kasdettiğimiz kemiklerini çatlatacak kadar sıkı değil. Elini sıktığınız kişinin, sizin gerçekten orada olduğunuzu anlamasına yetecek kadar sıkı. Daha önce hiç birinin elini nerdeyse dokunmak istemezmiş gibi tuttunuz mu, sıkmadan? Eğer karşınızdaki kişi gerginse, eli ve parmakları nemli ve terli olabilir. Bu tabii ki hoş bir durum değil. Yine de sıkıca el sıkışmalısınız. Aynı anda kısaca karşınızdakinin gözlerine bakın. Ne kadar çok insanın bu konuda başarısız olduğuna inanamazsınız.

KILIK KIYAFET
Ayakkabılar çok önemlidir. Özelliklede kadın işin içinde varsa. Çok güzel bir arabadan inmiş olabilir. Kaliteli ve şık bir takım giymiş ve mükemmel bir kravat takmış olabilirsiniz. Ama kadınlar kontrole ilk ayakkabıdan başlayacaklardır.
Kıyafet zor bir meseledir. İç giyimde dış giyimde zaman zaman tehlikeli bile olabilir. Takii sosyal birşeyler cereyan edene kadar. (Ne kadar sıklıkta smokin giymeniz gereken bir yere davet ediliyorsunuz?) Gardrobunuzu yenilemek oldukca kolay olabilir. Çok kaliteli günlük kıyafetler almakta kolaydır. Hatta çok pahalı seçimler bütçenizi sarsmıyor bile olabilir. Ama en iyi ve en kolay yol daima bir kenarda temizlenmis komple bir takımı hazır bulundurmaktır. Böylece çok daha kolay hazırlanabilirsiniz. Bu özellikle son an davetleri için çok yararlıdır.

GÖZ TEMASI
Uzaklara bakmayın. Biri ile ilk defa tanışırken, onlara bakmanız beklenir. Tabii kasdedilen gözünüzü dikip bakmak olmamalı. Biri önemli bir şey söylemeye çalışırken, sorarken ya da soruya cevap vermeye çalışırken, birbirinize bakmalısınız. Eğer değilse, bu durumda karşınızdakine ya utandığınız ya da tamamen ilgilenmediğinizin sinyalleri gidecektir. Bir çok insan utanma nedeni olmaksızın başka yerlere bakarak yanlış sinyaller veriyorlar.

KONUŞMA
Genellikle biri ile buluşacağınız zaman ona sorular sormanız tavsiye edilir. Ama bu karşınızdaki kişide sorguya çekildiği hissini uyandırır. Sonuca bağlanmamış açık sorular sormalısınız. Karşınızdakini esnetecek sorular sormayın. Hatta kısaca evet ya da hayır diye cevap verilecek sorulardan kaçının. Çünkü muhabbeti kısaltır. Karşınızdakinin fikirlerini öğrenebileceğiniz sorular sorun. Onun düşünceleri ile ilgilendiğiniz sinyalleri verin.
Günlük ya da sosyal olaylar konuşmak için güzel konular olabilir. Gülmek için ise televizyon programlarını ya da politik gafları konu edebilirsiniz. Gerçeklerden ziyade yorumlarını ve fikrini öğrenirken, aradaki buzlarıda kolayca eritmiş olursunuz.

GÜLÜMSEME
Eğer başlangıcı gülümsemeyle yaparsanız, herşey çok daha güzel gidecektir. Belki karşınızda ki biraz gergin olabilir… Hatta sizden daha çok bile olabilir. Unutmayın bu sadece sizin için bir ilk buluşma değil. Oda kendi endişelerini taşıyor. Gülümsemek sizi rahatlatırken, karşınızdakinide mutlu eder.
İyi bir intiba bırakmak imkansız değil. Fırsatları değerlendirip, pratik yapın. Ne kaybedersiniz? Gerçekten ilk izlenimin önemli olduğu zamanlarda, (iş görüşmesi ya da ilk randevu gibi) eskisinden çok daha iyi olduğunuzu farkedeceksiniz.

15 Şubat 2013 Cuma

AŞK KIRMIZI ... Nurgül Yeşilçay, Tayanç Ayaydın, Ezgi Asaroğlu

Hava soğuk, Aylardan ŞUBAT, Renk ise Kırmızı olsun dedim...
Hadi bu hafta vizyona göz atalım, Yeni filmler varmış, çerez olabilir ama izlemeye değer...
Nurgül Yeşilçay, Tayanç Ayaydın ve Ezgi Asaroğlu'nun başrollerini paylaştığı,
Osman Sınav'ın sarsıcı yeni filmi
"Aşk Kırmızı" aşk, sadakat ve çaresizliği "Aşk Kırmızı.
Sadakat ne renk?
Rengini sen seçemezsin, aşk seçer" diyerek yüzlere çarpıyor!
"Aşk Kırmızı"nın çok konuşulacak fragmanı,
14 Şubat'ta sinemaseverlerle buluştu!
 
Senaryosu ve yönetmenliği Osman Sınav'a ait tutku dolu ve bir o kadar da sarsıcı 
"Aşk Kırmızı"nın fragmanı yayında. 
15 Mart'ta vizyona girecek filmin fragmanı; ilk aşkına olan tutkusu ile çok sevdiği karısına olan aşkı arasında kalan bir adamın çaresizliğini "Aşk kırmızı
 "Bu aşk var ya, dünyada cennete gittiğini sanıp cehenneme yürümek gibi bir şey." 
cümlesiyle de dikkat çekiyor.






31 Ocak 2013 Perşembe

Sevgililer Günü Yaklaşıyor ....... 14 ŞUBAT

14 Şubat'a çok az kaldı, pek çoğumuz sevgilisine, eşine hediye bakmaya başladı bile

bazılarınızda ben 14 ŞUBAT Kutlamam diyenlerden olabilirsiniz...

Burası Sosyal bir ortam! ben fikirleri merak ediyorum :))))

Planlarınız nelerdir? 

Kimi sevgilisiyle, kimi eşiyle, kimi ise yalnız geçirecektir... 

Planlarınız nedir yazın bakalım, hem yeni fikirler üretmiş de oluruz...

Ben bu yıl işin kolayına kaçıp eşimin yıllardır vazgeçmeden kullandığı parfümünün sona yaklaştığını görüp, hediye için çözümü kısa yoldan buldum.

  Sevdiklerinize hediye alırken hep kara kara düşünürüz, acaba bunu alsam beğenir mi, şunu alsam giyer mi, bu hediye uygun kaçar mı diye. 

Sevgililer günü hediyeleri gibi pek çok başlıkdan arama yaparak hediye arayabilirsiniz; 
yada 
İşte size bu tatlı sorununuza çözüm getirecek bir site önerimiz: www.nehediyealsam.net
Sevgilerimle... 



21 Ocak 2013 Pazartesi

Sonra SEN Çıktın Karşıma . . .

Ve bu paylaşım, mutlu yaşayan bütün eşler için olsun.
Allah ağızlarının tadını, yuvalarının huzurunu bozmasın.

8 Ocak 2013 Salı

GELİNLERDEKİ O SOFT MASUMİYET . . .

sizlerle paylaşmadan edemedim; AŞK ancak bu kadar saflığa yakışır... 
alt yazıya gerek yok, sözsüz yayınlıyorum...
sevgilerimle...










1 Ocak 2013 Salı

HAYAT BASİTTT - 2013 FELSEFEMİZ OLSUN...

Hayat çok basit aslında; Seçim tamamen size ait... 

Zorunluluklar, 

mutsuzluklar, 

sevdiğiniz şeyler, 

sevmediğiniz şeyler, 

sevdiğiniz insanlarla beraber olmak ya da olmamak bunların hepsi sizin seçiminiz...



24 Aralık 2012 Pazartesi

Merve YILDIZ - 2012 - 2013 Kış Trend Raporu - Çok Güzel olmuş...

Çok sevdiğim ve takip ettiğim bir blog
merve'nin bu yazısını kesinlikle onaylıyorum, sizlere göstermeden edemedim....
 
Bu kış giysilerde bordonun, kırmızının, zımbanın, peplumun ve karışık desenlerin izleri görülüyor.
Bakalım bu kış ne giymeli, dolabımızı yenilerken hangi renk ve modellere dikkat ederek alışveriş yapmalıyız?
Bordo
Bu kışın en moda rengi bordo olacak.
Ceketler, kazak ve aksesuarlardan çantalara kadar heryerde bordo hakimiyet sürecek.

Peplum

Peplumu bu yaz fazlaca gördük. Özellikle elbiselerde birçok marka çeşitli renk ve desenlerde karşımıza çıkardı.
Bu kışda karşımıza çıkmaya devam edecek.
Altın Işıltısı
İşte benim rengim! Hiçbir zaman modası geçmedi ne aksesuarlarda ne de elbise ve ayakkabılarda.
Aslında görmeye alışkın olduğumuz altın, bu kış özellikle aksesuar ve çantalarda karşımıza çıkacak.
Barok
Barok bu kış kesinlikle çok fazla ilgi göreceğe benziyor.
Asil ve şık duruşu biz kadınların gönlünü fethedecek.
Karmaşık Desenler
Karmaşık desen ve kumaşlar 2 sezondur karşımıza çıkmasına rağmen son moda devam etmekte ve hala yerini korumakta.
Hala karışık renklerde bir parça edinmediyseniz acele edin.
Deri
Geçen kış sezonundaki deri etek trendini takip edenler bilir.
Bende bir heves edindiğim ancak giymeye fırsat bulamadığım deri eteklere önümüzdeki kış aylarında şans verebilirim.
Zımba
Zımbayı denemeyeniniz kaldı mı?
Herhalde bu yaz en çok karşımıza çıkan trend zımba ve çiviydi.
Son hız bu kış mevsimindede kazak ve ceketlerde inanılmaz moda olmaya devam ediyor.
Kadife
Kadife ne zaman moda olacak diye beklemedeydim. En sevdiğim kumaşlardan biri olan kadife bu yıl çok moda ve şıklığı simgeleyerek karşımıza çıkıyor. Hem bu sezonun rengi bordo hemde kadife bir parça edindiyseniz çok şanslısınız.
Binici
Binici tarzı bu kış kendini göstermeye başlıyor. Özellikle çizmeler hem trende uymamızı sağlayacak, hemde en büyük kurtarıcımız olacak.

Kuru Kafa
Kuru kafa bu yaz En çok aksesuarlarda olmak üzere heryerde karşımıza çıkmıştı. İşte hala modası geçmeyen kuru kafalar şimdide kazak ve ceketlerde...
2012 - 2013 kış mevsimi trend raporu benim gözümden gördüğünüz gibi.
Hem renkli hem şık ve marjinal bir kış bizi bekliyor...
Sizin favori trendiniz hangisi olacak?

14 Aralık 2012 Cuma

SÜPPER İŞTE BU ARADIĞINIZ SİMLİ ÇORAP - YILBAŞI ÖZEL - DIY


Hiii herkese!
Her yeniyıl, hazırlık ve yeni umutlar.... 

evetttt Şıkır şıkır bir telaş içindeyiz....
Nette bir çorap gördüm ve görmelisiniz mutlaka, hemen yayınlıyorum

gerçi ablamız tayt olarak nitelendirmiş ama çorap demek daha iyi geldi bana...
yapımıda zevkli, parlak ve eğlenceli,

Yapmanız gereken tek şey:
1. İnce yada kalın, ten yada siyah çorap
2. üzerinde çalışmak için kağıt (eski bir kağıt kullanmayın), 

3. tutkal (kullanılan sprey yapıştırıcı 3M-i tercih etmiş.)
4. yapıştırıcıyının üzerine dökmek için sim, hızlı dökmek gerekiyormuş unutmayın....
5. o sırayla iki bacagı içinde çorabı tek koluna geçirerek hazırlamış
6. sprey yapıştırıcı, sim, yapıştırıcı, s,m 5 kez tekrarlamış ki bu görüntü elde edilmiş....
7. 1 veya 2 saat rüzgarsız ortamda kurutulacak
8. bu yeni çorabınızla peri gibi hissedeceksiniz...


12 Aralık 2012 Çarşamba

ERKEKLERE ÖĞÜTLER .... PAKİZE SUDA ...

SEVGİLİ ‘erkek kısmı’,

Aşağıdakiler, tamamen size iyilik olsun diye kaleme aldığım öğütlerdir. Kendim ve hemcinslerim için bir şey istiyorsam namerdim.

Karısını, sevgilisini elinden kaçırmak istemeyen erkekler bu öğütlerime harfiyen uysunlar. Hatta bu yazıyı kesip saklayın. Ömrünüzün son demine kadar size lazım olacaktır. Unutmayın, bu öğütler istisnasız bütün kadınlar için geçerlidir. İster entel, ister feminist olsun, sonradan edinilen sıfatlar kadının doğasını değiştirmeye yetmez.

* * *

O’na hayatınızda ‘en önemli’ olduğunu sık sık söyleyin. Unutmayın, kadınlar yalnız başka kadınları değil, işinizi, annenizi, babanızı, kardeşinizi, erkek arkadaşlarınızı, bilgisayarınızı, futbol takımınızı da kıskanırlar.

Çok sevildiklerini bilmek yetmez. Bunu sizin ağzınızdan her an duymak isterler. Bir gün önce söylemiş olmanız hiçbir şey ifade etmez. Dün dündür; bugün her şeye yeniden başlamanız gerekir.

Kadın-erkek ilişkisi üzerine asla felsefe yapmayın. Hatta hiçbir şey üzerine yapmayın. Sizin genel anlamda söylediğiniz her sözü, o, ilişkinize dair söylenmiş olarak kabul edecektir.

Anlattığı her şeyi ‘dünyanın en ilginç konusu’ymuş gibi dinleyin. Anlattığı, tırnaklarının çabuk kırılması ya da daha önce bin kez anlattığı kedisinin maskaralıkları olsa da...

O’nun yanında başka bir kadının güzelliğinden, meziyetlerinden asla bahsetmeyin. Sözünü ettiğiniz kişi o’nun kız kardeşi olsa bile...

TV’de asla kadınların boy gösterdiği programlara takılmayın. Hele memelerinin yarısı ortada VJ’ler, hostesler, hele Hülya Avşar Show...

O’na çok özel olduğunu hissettirin. Daha önce kimseyi bu kadar sevmediniz; hayatınızda o’ndan bilge kadın görmediniz.

O’nunla yakın temas sonrasında sakın ha gözünüzü tavana dikip düşünmeyin. Yani ‘Öküz öldü, ortaklık ayrıldı’ halleri takınmayın.

Romantik olun. Gözlerinin içine bakın, ellerini tutun. Kadını uçurmanın tek yolu o sizin bildiğiniz yol değildir.

Kadınlar aşkı yoğun yaşarlar. Áşık kadın için sizin dışınızdaki her şey dolgu malzemesidir. Biliyorum zor olacak ama siz de biraz gayret edin; aşkı ‘yapılacak işler’ listesinden çıkarıp hak ettiği yere koyun.

Tamam, erkek milleti olarak nihayet ‘Seni seviyorum’ diyebilmeyi başardınız. Ama bunu o kadar kuru, tatsız ve coşkusuz bir biçimde yapıyorsunuz ki... Gözünüzü seveyim, dilinizle söylemeden önce yüreğinizde ısıtın biraz şu sözü.

Kadınlar adeta ilgi görmek için yaşarlar. Eğer beklediği ilgiyi sizden göremiyorsa, göreceği adamı yakında bulacaktır, hiç merak etmeyin.

Sizi eskisi kadar kıskanmıyor, her fırsatta sitem etmiyorsa artık o’nun için çok önemli değilsiniz demektir.

İki eliniz kanda olsa o’nu arayın. ‘İş toplantısı’ndan falan anlamaz kadınlar. Hem sizin de ‘İki dakika bile vaktim olmadı’ sözünüz hiç inandırıcı değil. Helaya da mı gitmediniz akşama kadar?

‘Erkeklerin aldatması’yla ilgili bir konuşma geçtiğinde sizin asla böyle bir şey yapmayacağınızın ipuçlarını aralara serpiştirin. Sohbet süresince o bütün duyu organlarıyla sizi takipte, bilmiş olun.

Beraber dışarı çıktığınızda etraftaki kadınlara attığınız bakışların ‘kaçamak’ olduğu sizin yanılgınızdan başka bir şey değildir. O, arkası dönük olsa bile nereye baktığınızı görür.

Saç rengi, biçimi, makyajı, vs. görünüşüyle ilgili değişiklikleri hemen fark edin. Bu konuda kendinize güveniniz yoksa tedbir olarak sık sık ‘Sende bir değişiklik var’ deyin. Elbet birkaçı isabet edecektir.

Sohbetleriniz sırasında bir gün o’ndan ayrılırsanız, bunun sizin için dünyanın sonu olacağını ima edin. Yağmasanız da gürleyin.

Ne zaman sizi arayıp ‘Ne yapıyorsun?’ diye sorsa, vereceğiniz cevap ‘Seni düşünüyorum’ olsun. Biliyorsunuz, pembe yalanların hiçbir günahı yoktur.

Tartıştınız, size ‘Beni arama’ dedi. Bunun anlamı şudur: ‘Telefonun başında beni aramanı bekleyeceğim.’

Beraberliğiniz başlayalı kaç yıl olursa olsun, o’na eskimiş muamelesi yapmayın. Hele, ‘Nasıl olsa bir yere gidemez’ hallerine hiç teşebbüs etmeyin. Kadını ‘elde bir’ görmek, ‘ele kaptırmak’ için birebirdir.

Erkekler genellikle arkadaşlarının yanında bülbül kesilirler, eve gelince bülbülün dut yemişine dönerler. Yapmayın. Güzel sesinizden, engin bilginizden, dáhiyane fikirlerinizden kadını mahrum etmeyin.

Bütün bu sayıp döktüklerimi yapın ama o’ndan hiçbirini beklemeyin. O’na, vermeden almanın zevkini yaşatın.

NOT: Hürriyet’te fi tarihinde yayımlanmış ama modası geçmemiş bir yazı...
 Pakize SUDA

16 Kasım 2012 Cuma

ÇALIŞ ÇALIŞ NEREYE KADAR ???

Günümüzün uyuşturucusu : İş hayatı.

Herkes deliler gibi çalışıyor.

Gün ışımadan sıcacık yataklardan kalkarak düşülen yollar...
Bilgisayar başında açma/poğaça/simit ile edilen kahvaltılar...
Yan masadakine duyurmadan yapılması asla mümkün olmayan, hiçbir özelliği kalmayan sözde “özel” konuşmalar...
Şeffaflık adına cam ofislerde çalışıyor, akvaryumdaki balıklara benziyoruz.
Hamile kaldığımızı önce kocamız, sonra amirimizle paylaşıyoruz.
Kime sorsan o toplantı senin bu toplantı benim koşturuyor. Herkes çok meşgul.
Az uyku, yoğun mesai saatleri bile yeterli değil işleri bitirebilmek için.
Tatillerde bile kulaklardan telefon, ellerden klavye düşmüyor...
Kimi patronundan dem vuruyor, kimi yapılan performans değerlendirmesinde hakkının nasıl “yenildiğinden”.
Sabah-akşam sıkış tepiş otobüslerde, ilerlemeyen trafikte boşa geçirilen sinir bozucu, bir o kadar da kayıp zamanlar...
Ayaküstü sigara molalarında, tuvaletlerde yapılan çekiştirmeler, çemkirmeler...
Nefret ettiklerimizin yüzüne gülümsemeler...
Okunmamış, cevaplanmayı bekleyen onlarca e-posta... Hazırlanması gereken sunum, aranması gereken insanlar...
Birbirinin aynı günler...
Duvardaki saate takılı gözler...
Buluşmak için zaman ayır(a)madığımız arkadaşlar...
Gelmesi istenmeyen pazartesiler, dört gözle beklenen cumalar...
Öğlene/akşama ama mutlaka  gün sonuna kadar yetiştirilmesi gereken raporlar...

...
Peki farkında mısınız bilerek ya da bilmeyerek kendimizi tüm bu koşturmacayla uyuşturduğumuzun...
Kimi boş olduğu için işten eve dönmek istemiyor, kimi dolu olduğu için.
Kimi en yakınını toprağa gömmüş oluyor, kimi en sevdiğini kalbine.
Kimi çocuğun okul taksidini ödeyebilmek adına deli gibi çalışıyor, kimi ev taksidi için.
Kimine sorsan gözü yüksek mevkide, kimine sorsan parada...
Tüm bunlar bir kenara, belki en çok da kendi iç sesimizi duymamak için bunca yüklenmişizdir işe. Durup bir saniye bile soluklanmamak, kendimizi sorgulamamak hatta tabiri yerindeyse kendimizi unutmak içindir bunca koşturma; kim bilir...
Ve biliyor musunuz ki günümüzde çiftler, artık en çok tatilde boşanmaya karar veriyormuş.


Başbaşa kaldıkları, başlarını kuma (işe) gömüp birbirlerini görmezden gelemeyecekleri zaman.
Haydi kaldırın kafanızı işten güçten!
Çünkü geçen her gün, ömürden...
Ve biz, havuz/bahçe manzaralı birkaç metrekare daha büyük bir evde sevdiklerimizle oturabilmek için işyerinde, birkaç metrekarelik duvar manzaralı masalarımızda sevmediklerimizle dirsek çürütüyoruz.




15 Kasım 2012 Perşembe

HAMİLELİKTE SAĞLIKLI BESLENME - HAMİLELİK DİYETİ - KİLO KONTROLÜ

HERKES HAMİLELİKTE NASIL ÇOK KİLO ALMADIĞIMI SORDU

ŞOK ŞOK ŞOK YANITLIYORUM :))))

54 kilo ile başladığım hamileliğim 66/67 ile sona ermişti, doğumdan sonra 60 kilo idim, şimdi 57,5 biraz göbek kaldı o kadar. Emziriyorum diye hiç rejim filan yapmadım, çok da seviyorum yemeyi:)) Mert'in bu hareketliliğine ne kadar dayanır bilmiyorum.
Hamilelik döneminde sizin yediğiniz bebeğinizin yediği anlamına gelir. 
Bu nedenle bir lokma dahi olsa ne yediğiniz konusunda bilinçli olmanız bebeğinizin sağlığı ve obezite açısından büyük önem taşımaktadır.

Hamilelikte 9-12 kilo alınması normaldir. Başlangıç olarak öğün sayısını 3 ana 3 ara öğün olarak düzenleyin,  Ara öğünler sayesinde kan şekeriniz dengelenir. Bir sonraki ana öğüne tok oturmuş olursunuz. Az sık yemek yenecek, sonrasında yine mideniz sizi yönlendirecektir.  

bir arkadaşımın hamilelik diyetini uyguladım, hatta doktorum ilk 3 ayda folik asit vs. ilaç bile valma gereğim olmadığını söyldi :))

 
* hergün bol su için, sabah akşam günün her saatinde 2 kilo kuralını ciddiye alın...
* 6 dilim ekmek günlük hakkınız var 3 ana öğün için 2'şer dilim yani.
* hergün 1 yumurta - (kokuyor diyen bıldırcın yumurtası kaynatsın yutsun 1 lokmalık)
* en az 1 bardak süt
* en az 1 kase yoğurt (ikindi gibi meyvalı yoğurt harika oluyordu)
* tahin, pekmez eksik etmeyin...
* ilk 3 ay maydanoz, dereotu doktorum kesmemi istemişti, ama kahvaltılarımda ben domates, salatalık, havuç rendesi, maydanoz, dereotu, tere,çörekotu, kekik zeytinyağlı olmazsa olmazımdı...
* akşamları meyve yada taze sıkılmış meyva suyu şart
ÖĞLEN SEBZE YİYORSANIZ AKŞAM ET ,  ÖĞLEN ET AKŞAM SEBZE AĞIRLIKLI MUHAKKAK BESLENECEKSİNİZ. öğünde 6 köfte gibi düşünün besini alın ama abartmayın.
* haftada 1 öğün balık şart yiyene daha fazlası süper
* ceviz, fındık, yeşil fıstık, üzüm, kuru incir ve kayısı atıştırmalıklarınız olacak.  karnınız acıktıkça bebek zihin gelişimi için çantada, dolapta, arabada hep yanınızda... Balık yemeyen 2kat fazla yesin bunları...
* hafta içinde ıspanak, karnıbahar, prasai brokoli, mutlaka en az 1 öğün tüketilecek.
* pirinç, makarna makbul olanı 1 kaşık yada az tüketilecek,
* miğde bulantılarınızı azaltmak için ÇUBUK KREKER, SODA, ARMUT, MUZ, DONDURMA yedim sürekli...


birde yasaklarımız var ....
* çikolataa :(((
* hamur işleri, kek, çörek, börek..
* asitli içecekler !!! 
* çay (demiri yok ediyor çok isterseniz demsiz 1 bardak yada yerine yeşil çay, ıhlamur için)
* katı margarin direk yasak ... artık yemeklerde bile kullanmıyorum alışkanlık oldu tereyağ ve halis zeytinyağı kullanıyorum artık, başta koktu ama alıştık...
* Gebelikte beslenmede annelerin şeker içeren hiçbir gıdaya vücudun ihtiyacı olmadığını unutulmamalıdır. Gebelik esnasında şeker tüketimi anne ve çocuk için oldukça tehlikelidir. Gebelikte şekerden uzak durulması gerekmektedir.

 


Yemeklere çorba gibi hafif yiyeceklerle başlayın, şimdi alışkanlık oldu çorbasız yapamıyorum, hem tokluk veriyor çok yameiyorsunuz.
Sebze tüketimini arttırın. Sebzeler içinde barındırdığı vitamin ve mineral deposudur, ve de kalorisi düşük olması nedeni ile rahatlıkla tüketebilirsiniz. 
Yemeklerde az yağlı tüketin, günde ortalama 150 gram et yeterlidir, tavuk, balık ve kırmızı eti dönüşümlü olarak tüketin, kırmızı et hamileler için oldukça gereklidir ve düzenli tüketilmesi gerekmektedir, hamur işlerinden uzak durun, tuz tüketimini elinizden geldiğince azaltın hamilelikte 2 gram tuz yeterlidir. Baharatlardan acı baharatlardan uzak durun. Kafeinli içecekler yerine yeşil çay ve sütü tercih edin.

- Folik asit: Hamileliğin ilk sekiz haftası boyunca bebeğin omuriliğinde gelişim bozukluğunu engellemek için günde 400 mikrogram B vitamini almalı. Folik asit ıspanaki tahıllı ekmek, ıspanak, brokoli, avokado ve portakalda bulunur.

- Magnezyum: Bebeğin beyin ve sinir sisteminin gelişimine zarar gelmemesi ve hücrelerin daha çok bölünmesi için tüketilmeli. Ispanak, mercimek, sardalya ve fındıkta bulunur.

- Çinko: Hamileliğin ilk döneminde hücrelerin çoğalmasını sağlar. İlk birkaç haftada kırmızı et, sardalya, buğday tüketmemek çocuğun beyin ve merkezi sinir sisteminin gelişimini olumsuz etkiler. 

- B1 Vitamini: Yorgunluk giderir. Bezelye, portakal haşlanmış patates ve yumurtada bulunur.

- B2 Vitamini: Enerji için önemlidir. Yoğurt, zengin tahıl, yumurta , yağsız sığır eti ve tavukta bulunur.

- D Vitamini: Kemik gelişimine çok büyük katkıda bulunur. Haftada bir porsiyon yağlı balık tüketin.

- Kalsiyum: Kemikleri güçlendirir. 

- Demir: Kırmızı et, balık, kuru kayısı, kaju fıstığı gibi besinler tüketebilir.

- Kahvaltı: Tam tahıllı mısır gevreği, muz ve meyve suyu veya iyi pişmiş iki yumurta, ızgara domates ve ekmek. Alternatifi ise meyve salatası ve yoğurt.

- Öğle yemeği: Tavuk göğüslü, salatalı dürüm ya da jambonlu, domatesli ve salatalıklı sandviç.

- Akşam yemeği: Biftek, fırında patates ve sebze ya da fırında somon ve kahverengi pilav.

- Atıştırmalık: Bir avuç badem ve muz. Ya da yağsız yoğurt.
 


 
 
 


Benzer Yazılarım

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

...♥ Zeynep'le Güne Merhaba ♥...

'Ve sen yine denendiginde
ve yine kalbin daraldiginda
ve yine bütün kapilar yüzüne kapandiginda
ve yine ne yapman gerektigini bilemediginde
Uzun uzun düsünve hatirla Yaradanini!
Allah kuluna kâfi degil mi?
(Zümer/36)

Konumuz Ne olsun :)