Beyaz Bir Tura Katıldık YİNE :)
Türkiye'nin Maldivleri Salda’ya, oradan Pamukkale’nin güzelliklerine ...
ve oradan da Çeşme, Alaçatı, Ilıca'ya yolculuk zamanı !
Türkiye'nin 3. En derin gölü Salda.
SALDA; Turkuazmavi bir göl, bembeyaz kil yapısı kumlarıyla harika bir yer,
gece yolculuğuyla çıktık İSTANBUL'dan sabahın çok erken saatlerinde vardık, hava çok rüzgarlıydı şansımıza :(
Ama muhteşem bir deneyim çok güzeldi,
Rehberimizin anlattığına göre 185 metreye varan derinliğe sahipmiş, kenarında yürüyüş yapmak bile çok farklıydı,
balçık bir yapı olsada bu kilde yürümek bana öyle iyi geldi ki.
Hatta cilt hastlaıklarına iyi geldiği için kum banyosu yapanlar çok oluyormuş.
Dünyada Mars özelliği gösteren yapısıylada dikkat çeken bir turizm noktası olmuş iki yerden biri, Yanlış bilmiyorsam magnezyum yüklü beyaz kayaların aynısı Mars’ta
da vardır demişti.
Çok detaya girmek yerine, öz bilgiler verip bol resime yer vermek istiyorum,
gözünüz görünce canınız şöyle rahatlamak istesin...
Tarihi Hierapolis Antik Kentini ziyaret ettik sonrasında...
(Nekropol, Antik çağda Cehennemin giriş kapısı olarak bilinen Plutonium yani Cin
Aralığı’nı,
Domitian Kapısı, Sütunlu
Caddesi, Tiyatro, Karbondioksit Antik Havuz, Son çıkarılan kalıntılara ait Müze)
Biraz yürüyorsunuz ama o kadar güzel bir ülkede yaşıyoruz ki her adımınızda bir pencereye bakmak bambaşka !
Bu alanda Hristiyanların helenistik dönemde hac merkezlerinden biri olarak görülüyor.
Artı antik havuza girmek isterseniz yanınıza mayo almayı not alın :)
Ama
bana sorarsanız o pamukkale travertenleri gerçekten Rabbimin bizlere mucizesi ...
2300 yıllık şifahane boşuna denmemiş hatta UNESCO Dünya Mirası listesinde de yer alıyor,
35 le 100 derece arasında çıkan kaynak termal sular zamanla çıktığı noktayı karsiyum karbonatla bembeyaza çevirmiş...
Gerçi bir dönem Kenan EVREN burada bir kaç alana asfalt döktürüp, kararttığı noktaları görünce kendileri için özel konaklama yapılmasını talep etmesine inanamadım,
90lı yılların sonunda yönetimin çabalarıyla buraya yapılan tesisler sökülmüş, ağaçlar dikilmiş,
bence çok da iyi olmuş,
turizm açısından bu güzelliği kaybetmemize sebep olucaklarmış, hala bazı bölgelerde kararmalar görünüyor.
Unutmadan;
Antik Kent ve Pamukkale Travertenlere Giriş Ücreti 60 tl,
Müze Kart 70 Tl. (Üstelik 1 sene boyunca tüm Türkiye'deki girişlerde kullanabiliyorsunuz)
nostalji bir otel, odaları temiz, özellikle havuz başında açık büfe yemekleri lezzetliydi,
hatta çin, kore turistleri o kadar yoğun bir oteldi ki ben memnun kaldım.
tek sorun sinekler itiraf etmeliyim :(
onlarla yemeğimi paylaşmak istemediğimi söylesem de onlarca belki yüzlerceydiler...
Denizli aslında tekstili ve susmak bilmeyen hatta en sonunda bayılmasıyla ünlü HOROZ'uyla anılıyor ..
2 gün ne olur ki demeyin kendinize vakit ayırmak isteyin yeter ki,
SALDA, PAMUKKALE TRAVERTENLERİ ve OTELDEKİ KAPLICA BANYOSUNDAN sonra
bol sulardan sonra vücudunuz öyle dinlenmiş uyanıyorsunuz ki.
Programımızın 2. Gününde Kore'li dostlarla kahvaltının ardında
Rotamız Çeşme, Alaçatı, Ilıca Plajı ...
Hazır Müzekartınız varken, Çeşme Kalesi’ni panoramik görüntüsünü görmeden dönmeyin,
Çeşme Limanı ve arnavut kaldırımlı nostaljik taş rum evleriyle sokakları da oldukça ünlüdür,
Yazın son demlerinde Bol bol fotoğraf çekebileceğimiz bir geziydi bizim için.
Hadi bir Türk Kahvesi içelim denize doğru.
Otobüslede olsa biz sıkıntı çekmedik,
oğluşum bile yanımızdaydı:)
Zeytin bahçeleriyle dolu yollardan, tabi zeytinyağlı yemeklerinden, ılıca daki içi görünen o misgibi plajından,
begonvilleriyle süslü sokaklarından, çeşitli kafeleriyle, rengarenk tatlı butik otelleriyle Alaçatı vs. bize iyi geldi,
Eylül sonu olsa bile hala oralar sıcak gidin derim :)
Aaa önemli not:
Sakız ağaçları bölgede çok fazla, e doğal olarak sakızlı dondurması çok meşhur...
Aklıma gelenler şimdilik bu kadar,
siz daha güzel anılar bırakın kendinize,
Bu hayat hepimize sunulmuş en güzel Hediye,
Sevgilerimle