Rengarenk Burası... Biraz MODA; biraz DEKORASYON, biraz BEBEK, biraz TATLI, biraz da ACI ve hatta belki KIZIL belki biraz da MAVİ; BİRAZ ONDAN BİRAZ BUNDAN ... Azıcık pembe tadında çilekli ... Hayattan güne dair ne varsa ortaya karışık:)
Bu Blogda Ara
30 Ekim 2019 Çarşamba
23 Ekim 2019 Çarşamba
Prof Dr. Erkan TOPUZ - DOĞAL ÖZDEŞ AROMALAR Hakkında bir Döktürmüş !!!
HAYATIMIZLA OYNUYORLAR!
Baktım markette zencefilli gazoz da var,
imal etmiş büyüklerimiz,sağ olsunlar.
İçinde zencefil var mı? Yok. Aroması da, rengi de yapay.
Ama kendisi doğala özdeş.
İçinde zencefil var mı? Yok. Aroması da, rengi de yapay.
Ama kendisi doğala özdeş.
Bizim bir çiçekçi var,
serada karanfil ve gül yetiştiriyor.
Satmadan önce üstlerine koku sıkıyor.
Doğala özdeş gül!
Zavallı bülbül!
Kayseri'nin en ünlü mantıcısına götürdüler,
Kaşıkla diye bir yer.
'Yer' demek doğru değil, entegre tesis mübarek.
Bir kapıdan 80 kilo giren, diğer kapıdan 100 kilo çıkıyor.
"En iyi Kayseri mantısı burada"
Aldım iki kutu, eve getirdim koydum dondurucuya.
Bir ay sonra yemeğe kalktık, baktık mantı acılaşmış.
Niye ki? Et mi bozuldu?
Etin bozulması mümkün değil, çünkü et yerine soya kıyması kullanıyorlar, içinde et olan mantı neredeyse kalmadı.
Acılık içindeki azot gazından geliyor. Raf ömrü uzasın diye paketlenme aşamasında azotu basmışlar mantıya.
Doğala özdeş!
Onlara "gıda gazı" diyorlar.
Azot gazı da, oksijen de istenmeyen durumlarda inert atmosfer oluşturarak gıdaların kısa sürede bozulmasını önlüyor.
Mesela, taze etlere de oksijen gazı veriyorlar ki, hep taze, kıpkırmızıgörünsün raflarda.
Yasal bunlar, girin internete "gıda gazı" diye yazın, görün neleryediğinizi.
Markete üzüm gelmiş. Kırmızı, iri, dipdiri şeyler. Erik gibiler maşallah!
Nereden geliyor bunlar? Şili'den.
Şili mi?
Evet!
Kaç gündür buradalar?
3-5 gün oldu.
Düşünün, Şili'nin bir köyünde topluyorlar bunları. Uzun yolculuklar sonunda bizim kasabaya kadar geliyor.
Bir süre bizim manavda bekliyor.
Alıyorsun eve getiriyorsun, evde de3-5 gün daha, bana mısın demiyor. Hala kütür kütür.
İyi ama, nasıl?
Şahane şeyler var, adına ilaç diyorlar.
Üzümlere verilen bu ilaçlardan birinin etiketindeki faydaları sayalım mesela:
Dane büyüklüğünü arttırır,Dane ağrılığını arttırır,Dane şeklini daha düzgün olarak değiştirir,
Tam olgunlaşmadan daneye parlak sarı yeşil rengini verir,
Dayanıklı ve dirençli kabuk sayesinde hasat ve hasat sonrası olabilecek yaralanmalar en aza iner, hastalıklara direnç katar,
Kullanım dozu yükseldiğinde sofralık üzümlerde hasadı geciktirir.
Raf ömrü uzar.
Nedir bu?
Sitokinin.
Büyüme hormonu.
Bakın şu şansa ki, sitokinin insanda da aynı işe yarıyor.
Sonra anneler şikayet ediyorlar "ee benim çocuk erken kıllanıyor!"
Bu dünya böyle hanım abla, sen üzümü alırken kıllanmazsan, çocuğun kıllanır.
Adana'da çiftçilerle çalışıyoruz.
Yaz güneşi altında soğutması olmayan tankerle süt topluyorlar mandıralara.
Şöföre soruyorum "Bozulmuyor mu bu sıcakta süt?"
"Abi, tankere iki bardak hidrojen peroksit döküyorum, akşama kadar bir şey olmuyor."
Hidrojen peroksit dediği şey kadınların saçlarının rengini açmak için kullandıkları bir kimyasal.
Çok kötü değil, sadece canlıları öldürüyor.
Süte koyunca bütün bakteriler ölüyor, geriye bozulacak bir şey de kalmıyor.
Doğala özdeş süt!
Bu anlattıklarımın hepsi yasal.
Temel problem şu ki: İnsan doğa ilişkisi değişti.
İnsan yeni bir doğa kurgusu yaptı, kendini doğanın dışına aldı, doğayı alınır-satılır mal yaptı, sentetikleştirdi ve tüketime sundu.
Hal böyle olunca, insan kendinin doğal bir varlık olduğunu unuttu.
(Beşer işte, unutacak elbet)
İnternetten pantalon, ayakkabı, peynir, arkadaş ve sevgili edinmeyi marifet bildi.
Optik kabloların sunduğu hayatı da hayat bildi.İnsan artık bu!
Doğala özdeş!
Prof Dr. Erkan Topuz
serada karanfil ve gül yetiştiriyor.
Satmadan önce üstlerine koku sıkıyor.
Doğala özdeş gül!
Zavallı bülbül!
Kayseri'nin en ünlü mantıcısına götürdüler,
Kaşıkla diye bir yer.
'Yer' demek doğru değil, entegre tesis mübarek.
Bir kapıdan 80 kilo giren, diğer kapıdan 100 kilo çıkıyor.
"En iyi Kayseri mantısı burada"
Aldım iki kutu, eve getirdim koydum dondurucuya.
Bir ay sonra yemeğe kalktık, baktık mantı acılaşmış.
Niye ki? Et mi bozuldu?
Etin bozulması mümkün değil, çünkü et yerine soya kıyması kullanıyorlar, içinde et olan mantı neredeyse kalmadı.
Acılık içindeki azot gazından geliyor. Raf ömrü uzasın diye paketlenme aşamasında azotu basmışlar mantıya.
Doğala özdeş!
Bir bilgi daha:
O, mantının raf ömrü uzasın diye içine konan azot gazı zamanla gıda zehirlemesine yol açıyor. Bunların hepsi doğayla özdeş gazlar.Onlara "gıda gazı" diyorlar.
Azot gazı da, oksijen de istenmeyen durumlarda inert atmosfer oluşturarak gıdaların kısa sürede bozulmasını önlüyor.
Mesela, taze etlere de oksijen gazı veriyorlar ki, hep taze, kıpkırmızıgörünsün raflarda.
Yasal bunlar, girin internete "gıda gazı" diye yazın, görün neleryediğinizi.
Markete üzüm gelmiş. Kırmızı, iri, dipdiri şeyler. Erik gibiler maşallah!
Nereden geliyor bunlar? Şili'den.
Şili mi?
Evet!
Kaç gündür buradalar?
3-5 gün oldu.
Düşünün, Şili'nin bir köyünde topluyorlar bunları. Uzun yolculuklar sonunda bizim kasabaya kadar geliyor.
Bir süre bizim manavda bekliyor.
Alıyorsun eve getiriyorsun, evde de3-5 gün daha, bana mısın demiyor. Hala kütür kütür.
İyi ama, nasıl?
Şahane şeyler var, adına ilaç diyorlar.
Üzümlere verilen bu ilaçlardan birinin etiketindeki faydaları sayalım mesela:
Dane büyüklüğünü arttırır,Dane ağrılığını arttırır,Dane şeklini daha düzgün olarak değiştirir,
Tam olgunlaşmadan daneye parlak sarı yeşil rengini verir,
Dayanıklı ve dirençli kabuk sayesinde hasat ve hasat sonrası olabilecek yaralanmalar en aza iner, hastalıklara direnç katar,
Kullanım dozu yükseldiğinde sofralık üzümlerde hasadı geciktirir.
Raf ömrü uzar.
Nedir bu?
Sitokinin.
Büyüme hormonu.
Bakın şu şansa ki, sitokinin insanda da aynı işe yarıyor.
Sonra anneler şikayet ediyorlar "ee benim çocuk erken kıllanıyor!"
Bu dünya böyle hanım abla, sen üzümü alırken kıllanmazsan, çocuğun kıllanır.
Adana'da çiftçilerle çalışıyoruz.
Yaz güneşi altında soğutması olmayan tankerle süt topluyorlar mandıralara.
Şöföre soruyorum "Bozulmuyor mu bu sıcakta süt?"
"Abi, tankere iki bardak hidrojen peroksit döküyorum, akşama kadar bir şey olmuyor."
Hidrojen peroksit dediği şey kadınların saçlarının rengini açmak için kullandıkları bir kimyasal.
Çok kötü değil, sadece canlıları öldürüyor.
Süte koyunca bütün bakteriler ölüyor, geriye bozulacak bir şey de kalmıyor.
Doğala özdeş süt!
Bu anlattıklarımın hepsi yasal.
Temel problem şu ki: İnsan doğa ilişkisi değişti.
İnsan yeni bir doğa kurgusu yaptı, kendini doğanın dışına aldı, doğayı alınır-satılır mal yaptı, sentetikleştirdi ve tüketime sundu.
Hal böyle olunca, insan kendinin doğal bir varlık olduğunu unuttu.
(Beşer işte, unutacak elbet)
İnternetten pantalon, ayakkabı, peynir, arkadaş ve sevgili edinmeyi marifet bildi.
Optik kabloların sunduğu hayatı da hayat bildi.İnsan artık bu!
Doğala özdeş!
Prof Dr. Erkan Topuz
BİLİYORMUSUNUZ ?
TÜRKİYE'DE hatta DÜNYA DA EN DEĞERLİ
YETİŞTİRİLEBİLEN
BAHARAT - MEYVE ve SEBZELERE SAHİBİZ ...
4 Ekim 2019 Cuma
İBB. SOSYAL YARDIM PROJESİ - Kadın Koordinasyon Merkezi
Sana fazlalık olan belki bir başkasının ihtiyacı olabilir ...
Haydi; İhtiyacın yoksa paylaş 🤗
Kullanmadığınız ikinci el eşya, mobilya ve kıyafetlerinizi kapınızdan alıyor,
sizler için ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyoruz.
İSTANBUL ☎️ 444 0 093
ilk başta;
benim kullanmadığım, beğenmediğim eskiler verilir mi gibi
içinizden geçirmeyin !!!
Günlük hayatta kullanım ömürlerini bitirmiş ev eşyalarının çeşitli yöntemlerle
yeni ve farklı bir forma kavuşturularak yeniden kullanılabilir hale getirilmesine yönelik
hazırlanan “Geri Dönüşüm Atölyesi” Mart 2008’de açıldı
ve Kadın Koordinasyon Merkezi Eğitim ve İstihdam Atölyesi’nde bulunan sınıflarda gerçekleştirildi.
Ekip oldukça büyük, terziler, mobilyacılar, kuru temizlemeciler, tasarımcılar ...
Bu video sadece sizlere bir örnek :
1 Ekim 2019 Salı
GEZİLESİ YERLER : Salda - Pamukkale - Çeşme - Alaçatı - Ilıca
Beyaz Bir Tura Katıldık YİNE :)
Türkiye'nin Maldivleri Salda’ya, oradan Pamukkale’nin güzelliklerine ...
ve oradan da Çeşme, Alaçatı, Ilıca'ya yolculuk zamanı !
Türkiye'nin 3. En derin gölü Salda.
SALDA; Turkuazmavi bir göl, bembeyaz kil yapısı kumlarıyla harika bir yer,
gece yolculuğuyla çıktık İSTANBUL'dan sabahın çok erken saatlerinde vardık, hava çok rüzgarlıydı şansımıza :(
Ama muhteşem bir deneyim çok güzeldi,
Rehberimizin anlattığına göre 185 metreye varan derinliğe sahipmiş, kenarında yürüyüş yapmak bile çok farklıydı,
balçık bir yapı olsada bu kilde yürümek bana öyle iyi geldi ki.
Hatta cilt hastlaıklarına iyi geldiği için kum banyosu yapanlar çok oluyormuş.
Dünyada Mars özelliği gösteren yapısıylada dikkat çeken bir turizm noktası olmuş iki yerden biri, Yanlış bilmiyorsam magnezyum yüklü beyaz kayaların aynısı Mars’ta
da vardır demişti.
Çok detaya girmek yerine, öz bilgiler verip bol resime yer vermek istiyorum,
gözünüz görünce canınız şöyle rahatlamak istesin...
Tarihi Hierapolis Antik Kentini ziyaret ettik sonrasında...
(Nekropol, Antik çağda Cehennemin giriş kapısı olarak bilinen Plutonium yani Cin
Aralığı’nı,
Domitian Kapısı, Sütunlu
Caddesi, Tiyatro, Karbondioksit Antik Havuz, Son çıkarılan kalıntılara ait Müze)
Biraz yürüyorsunuz ama o kadar güzel bir ülkede yaşıyoruz ki her adımınızda bir pencereye bakmak bambaşka !
Bu alanda Hristiyanların helenistik dönemde hac merkezlerinden biri olarak görülüyor.
Artı antik havuza girmek isterseniz yanınıza mayo almayı not alın :)
Ama
bana sorarsanız o pamukkale travertenleri gerçekten Rabbimin bizlere mucizesi ...
2300 yıllık şifahane boşuna denmemiş hatta UNESCO Dünya Mirası listesinde de yer alıyor,
35 le 100 derece arasında çıkan kaynak termal sular zamanla çıktığı noktayı karsiyum karbonatla bembeyaza çevirmiş...
Gerçi bir dönem Kenan EVREN burada bir kaç alana asfalt döktürüp, kararttığı noktaları görünce kendileri için özel konaklama yapılmasını talep etmesine inanamadım,
90lı yılların sonunda yönetimin çabalarıyla buraya yapılan tesisler sökülmüş, ağaçlar dikilmiş,
bence çok da iyi olmuş,
turizm açısından bu güzelliği kaybetmemize sebep olucaklarmış, hala bazı bölgelerde kararmalar görünüyor.
Unutmadan;
Antik Kent ve Pamukkale Travertenlere Giriş Ücreti 60 tl,
Müze Kart 70 Tl. (Üstelik 1 sene boyunca tüm Türkiye'deki girişlerde kullanabiliyorsunuz)
Akşam konaklama için tercih edilen yer Vista Wellness Spa Hotel Pamukkale
nostalji bir otel, odaları temiz, özellikle havuz başında açık büfe yemekleri lezzetliydi,
hatta çin, kore turistleri o kadar yoğun bir oteldi ki ben memnun kaldım.
tek sorun sinekler itiraf etmeliyim :(
onlarla yemeğimi paylaşmak istemediğimi söylesem de onlarca belki yüzlerceydiler...
Denizli aslında tekstili ve susmak bilmeyen hatta en sonunda bayılmasıyla ünlü HOROZ'uyla anılıyor ..
2 gün ne olur ki demeyin kendinize vakit ayırmak isteyin yeter ki,
SALDA, PAMUKKALE TRAVERTENLERİ ve OTELDEKİ KAPLICA BANYOSUNDAN sonra
bol sulardan sonra vücudunuz öyle dinlenmiş uyanıyorsunuz ki.
Programımızın 2. Gününde Kore'li dostlarla kahvaltının ardında
Rotamız Çeşme, Alaçatı, Ilıca Plajı ...
Hazır Müzekartınız varken, Çeşme Kalesi’ni panoramik görüntüsünü görmeden dönmeyin,
Çeşme Limanı ve arnavut kaldırımlı nostaljik taş rum evleriyle sokakları da oldukça ünlüdür,
Yazın son demlerinde Bol bol fotoğraf çekebileceğimiz bir geziydi bizim için.
Hadi bir Türk Kahvesi içelim denize doğru.
Otobüslede olsa biz sıkıntı çekmedik,
oğluşum bile yanımızdaydı:)
oğluşum bile yanımızdaydı:)
Zeytin bahçeleriyle dolu yollardan, tabi zeytinyağlı yemeklerinden, ılıca daki içi görünen o misgibi plajından,
begonvilleriyle süslü sokaklarından, çeşitli kafeleriyle, rengarenk tatlı butik otelleriyle Alaçatı vs. bize iyi geldi,
Eylül sonu olsa bile hala oralar sıcak gidin derim :)
Aaa önemli not:
Sakız ağaçları bölgede çok fazla, e doğal olarak sakızlı dondurması çok meşhur...
Aklıma gelenler şimdilik bu kadar,
siz daha güzel anılar bırakın kendinize,
Bu hayat hepimize sunulmuş en güzel Hediye,
Sevgilerimle
4 Eylül 2019 Çarşamba
TEREYAĞI Mı? MARGARİN Mİ?
Yüzyıllardır insanlar tarafından doğal olarak üretilen
ve dedelerimizin
vazgeçilmez besinlerinden olan tereyağının kullanımı
son 50 yılda önemli
derecede azaldı:
Margarin aslında Amerika 'da Türkiye'nin iyiliği için oluşturuldu !.
Türkiye'nin bunu kullanmasını sağlamak için yoksulluğun fazla olduğu yıllarda yatırımla destek verdiler.
Türkiye'nin bunu kullanmasını sağlamak için yoksulluğun fazla olduğu yıllarda yatırımla destek verdiler.
Margarin o zamanlar beyaz şekilde,
en azından yemek gibi değildi,
zamanla farklı türevlerini sundular, bu yüzden ona sarı renk ilave edip,
hatta
tereyağı yerine insanları satmaya çalıştılar.
Sadece YAĞ diyebilirsin?
AMA
En önemli nedeni margarinin yaygınlaşmasını sağlamak
ve tereyağından
daha ucuz bir şekilde tüketiciye sunularak alışkanlık haline getirmek.
Oysa tereyağı ile margarinin
arasında fiyat farkı ile ölçülemeyecek farklar var:
MARGARİNİN ZARARLARI
Her ikisi de hemen hemen ayni kaloriye sahiptir.
Margarinde yağ asitleri çok yüksektir.
Margarin Koroner kalp hastalığı riskini üçe katlar.
Toplam kolesterolü ve LDL yi yükseltir (kötü kolesterol)
HDL yi düşürür (iyi kolesterol)
Kanser riskini beş katına çıkarır.
Anne sütünün kalitesini düşürür.
Bağışıklık sistemini zayıflatır.
İnsülin tepkisini düşürür.
Tereyağı ile karşılaştırılınca margarin yemek kadınlarda kalp hastalığına yakalanma olasılığını %53 artırıyor.
Her ikisi de hemen hemen ayni kaloriye sahiptir.
Margarinde yağ asitleri çok yüksektir.
Margarin Koroner kalp hastalığı riskini üçe katlar.
Toplam kolesterolü ve LDL yi yükseltir (kötü kolesterol)
HDL yi düşürür (iyi kolesterol)
Kanser riskini beş katına çıkarır.
Anne sütünün kalitesini düşürür.
Bağışıklık sistemini zayıflatır.
İnsülin tepkisini düşürür.
Tereyağı ile karşılaştırılınca margarin yemek kadınlarda kalp hastalığına yakalanma olasılığını %53 artırıyor.
Margarin plastik olmasına sadece bir malzeme uzaklıkta... ve renklerin yanı sıra 27 malzeme de vardır!
TEREYAĞININ YARARLARI
Tereyağı yemek, yiyeceklerdeki diğer besin öğelerinin emilimini artırıyor.
En iyi A vitamini kaynağıdır.
Lesitinden zengindir.
Yüksek oranda antioksidan (kolesterol, A vit, E vit, selenyum) içerir.
İyi bir iyot kaynağıdır.
Konjuge linolenik asitten (CLA)zengin olduğu için, antienflamatuvar, antiallerjik ve antikansorejenik etkileri vardır.
Diş çürükleri ve osteoporoz riskini azaltır.
Maküler dejenerasyonu azaltır (lutein)
Yüksek kolesterolü azaltır (kolin)
Bellek ve öğrenme kapasitesini artırır (kolin)
Asetilkolini artırır
Çinko içeriği yüksektir
Magnezyum içeriği yüksektir
Omega-3’ten zengindir.
A, D, K vitaminleri, demir, selenyum, riboflavin, ve niasinden zengindir.
DOĞAL ÜRÜN KARINCA TESTİ ile kendi gözlerinizle görün :P
Bir deneme de haydi sen yap :P
Bir kutu margarin al ve garajda ya da bazı yerlerde açık bırak.
Birkaç gün sonra, birkaç detayı fark edersiniz:
- bir sinek bile yok, o sıkıcı küçük meyve sinekler bile, yanına bile gelmez
- bir sinek bile yok, o sıkıcı küçük meyve sinekler bile, yanına bile gelmez
(bu durum sana bir şey söylemek zorunda...)
- margarin kokusu bozulmaz veya değişmez, çünkü hiçbir değeri yoktur.
- margarin kokusu bozulmaz veya değişmez, çünkü hiçbir değeri yoktur.
Ve
üzerinde hiçbir bakteri oluşmaz: Ne mantar, ne de küf, ne de çürüme...
O küçük
mikroorganizmalar bile ??? Neden?
Çünkü margarin
neredeyse plastik.
Çin işi şöyle diyor:
Seninle değerli bir şey paylaşan var mı durup dururken ...
Amerika neden böyle büyük bir yatırımı yapsın ??
3 Eylül 2019 Salı
GıdaDedektifi.com #Neyediginizibilin
Reklam için değil sağlığınız için ÖNERİYORUM!!!
uzun zamandır takip ediyorum
ALGİDA - BEE'O - COCA COLA - ÜLKER - DANONE - DARDANEL - LİPTON
MAGNUM - GOLF - HAYAT - MİLUPA - SÜTAŞ - TADIM - TORKU - PINAR -
ZÜBER - NESCAFE ...
aslında tükettiğimiz bir çok ürünün içinde neler neler olduğunu görüyorum :(((
https://gidadedektifi.com/
https://www.facebook.com/gidadedektifi
Belki birçoğunuz eve dönüyor, belki hala çalışıyorsunuz.
Eve gelmiş olanlar da vardır veya tüm gün evde geçirmiş de olabilirsiniz.
Belki yorgun, uykusuzsunuz…
Veya dinginsiniz. Peki Vücudunuz Ne Alemde biliyor musunuz? Hep birlikte anlamaya çalışalım
Saat 18:00 #VücudumuzNeAlemde
- Mide asidi yüksek seviyededir.
- Pankreasın en aktif olduğu saatlerdir. Sindirim enzimlerini ve kan şekerini düzenleyen İnsülin hormonunu en yüksek seviyede salgılamaktadır.
- Akşam yemeği için en iyi saat dilimidir.Yarım saat içinde yani saat 18:30’da kan basıncı günün en yüksek seviyesine çıkacaktır.
- Bu saat dilimi idrar oluşum hızının en yüksek olduğu saat dilimidir.
- Bu da demektir ki; hızlıca yemekleri hazırlayalım, mümkünse saati geçirmeden yiyelim.
- Farklı bir saatte görüşmek üzere diyelim
- Biyolojik saatin çocuklarımız için de geçerli olduğunu unutmayalım
Labels:
afiyet olsun,
Baklava,
Balık,
bayram,
Blog Tanıtımı,
Börek,
Çikolata,
Çocuk,
Diyet,
doğa,
Instagram,
kahvaltı,
Mutfak,
ÖNEMLİ,
Pratik Bilgiler,
Sofra,
Tatlılar,
Zeynep'in Mutfağı,
Zeynep'le Ramazan
2 Eylül 2019 Pazartesi
BU HAYAT 2 KİŞİLİK
NOT DÜŞÜYORUM !
UNUTMAYIN;
BU HAYAT 2 KİŞİLİK 💕
BİZ ÇOK KAVGA ETTİK
BİRBİRİNİZİ BULMUŞSUNUZ; ŞİMDİDEN KIYMETİNİZİ BİLİN...
Blogum; duyumsal günlüğüm, anektodum bu çok önemli unutmamalıyım...
Haftasonu hac ziyaretini yapıp gelmiş, yaşı hayli geçmiş tonton bir amcamın yanından geldim...
eşini de çok sever, öyle güzel bakar ki...
her şey bitiyor, ömür geçiyor, sadece bakıyorum arkadan şimdi, dedi...
nasihatım olsun size diye de ilave etti çıkarken kapıdan...
içimden sanki güvercinler uçuverdi :)
Kıymet bilenlerden olabilmek dileğiyle ...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
SOSYAL SORUMLULUK PROJESİ yada İNSAN OLABİLMEK diyelim adına Dünyada EN BÜYÜK PLATFORM : BOYKOT DEDEKTİFİ
BİR TARAF OLMAK İÇİN Müslüman Olmanıza Gerek Yok, yada 🇵🇸 Filistini Desteklemek ve İşgalci İsra*ili Sevmemek adına Sebep de beyan etme...