Bu Blogda Ara

Çocuk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Çocuk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Nisan 2024 Pazar

YEREBATAN SARNICI MÜZESİ - İSTANBUL SULTANAHMET : The Basilica Sistern





ROTA : YEREBATAN SARNICI - İSTANBUL SULTANAHMET

Hem güzel bir gün geçirmek hem de çocuklarla kültürümüze dair dikkat çeken yerleri gezebilmek adına bugün Sultanahmetteyiz.

İBB tarafından restorasyon çalışmaları bittikten sonra yeniden ziyaret edilmesi gerektiğini düşündük, küçük ışıklandırmalar, içerideki geri dönüşümden yapılan küçük heykeller oldukça dikkkat çekiciydi zevk aldık. 

Tavsiye ediyorum.

Yapılan her detayı inceleyerek gezdiğimizde 45 dk. gibi bir süre içeride kalabiliyorsunuz, tabiki en çok dikkatlerini çeken ters Medusa taş yapıtları oldu...

 

Medusa’yla ilgili mitolojiye göre, 

Medusa yeraltı dünyasının dişi canavarı olan üç gorgonadan biridir.

 (Gorgonlar, Yunan mitolojisinde keskin dişli, saç yerine başlarında canlı yılanlar olan, dişi canavarlardır. Kız kardeşleri Euryale ve Stheno’dır. Ayrıca Medusa içlerinde ölümlü olan tek kişidir.) 

Bu üç kız kardeşten yalnızca Medusa olumludur ve kendisine bakanları taşa çevirme gücüne sahiptir. 

O dönemde büyük yapıları ve özel yerleri kötülükten korumak amacıyla gorgona kafaların resim ve heykelleri gibi Medusa’nın heykeli de buraya konulmuştur, bakan kişi taş olmasuın diye yan çevrilmiştir.”

 Tarih bilginizi iyi yüklenin ufaklıklara anlatırken macera dolu bir anı bırakmak elbette sizin elinizde.

***Astım yada solunum sıkıntınız varsa önceden tedbirli olun yoğun nemli bir havası var.
* Flaşsın olmamak kaydıyla resim çekebilirsiniz, 
** 15 yaş altı çocuklar ebeveyni ile giriş yapmak zorunda.

Bakım öncesi içerisinde balıklar yüzüyormuş :( yaşam şartları adına daha uygun olması düşünülerek düzenleme sonrası kaldırılmışlar. 
Çok güzel kareler çektim birkaçını buraya anı bırakıyorum.
 
Hala içeride dilek paraları tabiki bol miktarda vardı,

Yüzyıllar öncesine ait olsa bile hala çok şaşalı bir yapıt; 
o teknolojiyle bile İstanbul'da şehrin su ihtiyacını karşılamak üzere Bizans imparatoru I. Justinianus tarafından 526-527 senelerinde yaptırılmıştır. Toplam 9.800 m2 alanı kaplayan bu sarnıç sayesinde 100.000 ton su depolanabiliyormuş.
 Detaylı tarihçesine de aşağıda yer veriyorum, okumanızı tavsiye ediyorum
 
 

Ücretlendirme:

09.00-18.30 saatleri arasında ücretlendirme

Yerli Ziyaretçi: 200 TL / Yabancı Ziyaretçi: 800 TL

Öğrenci: 50

19.30-22.00 saatleri arasında ücretlendirme

Yerli Ziyaretçi: 350 TL / Yabancı Ziyaretçi: 1.300 TL

Öğrenci: 150 TL

* Kültür Bakanlığı’na bağlı olmadığı için Müze Kart geçmez.

* Giriş biletlerini Passo’dan online satın alabilirsiniz.


Tarihçe

Yerebatan Sarnıcı Müzesi, görkemli İstanbul tarihinin izlerini sürebileceğimiz en önemli kültür varlıklarının başında gelmektedir. Doğu Roma İmparatoru I. Justinianus (527-565) tarafından yaptırılan bu büyük yer altı sarnıcı, suyun içinden yükselen ve sayısız gibi görülen mermer sütunlar sebebiyle halk arasında “Yerebatan Sarayı” olarak isimlendirilmiştir. Latincede “Cisterna Basilica” olarak adlandırılan yapının bulunduğu yerde daha önceleri Stoa Bazilikası bulunduğundan, kimilerince “Bazilika Sarnıcı” olarak da anılmaktadır.

80.000 ton su depolama kapasitesiyle şehrin en büyük kapalı sarnıcı olan ve diğer kapalı sarnıçlardan daha fazla devşirme taşıyıcı elemana sahip olmasıyla dikkat çeken Yerebatan Sarnıcı; yaklaşık 10.000 m2 alanı kaplayan; uzunluğu 140 metre, genişliği 70 metre olan dikdörtgen biçimli devasa bir yapıdır.

Yazılı kaynaklara göre suyollarından ve yağmurdan elde edilen suyu, imparatorların ikamet ettiği Büyük Saray ve çevresindeki yapılara dağıtarak yüzlerce yıl şehrin su ihtiyacını karşılayan Yerebatan Sarnıcı’na, tarihi suyollarından biri olan Hadrianus İsale Hattı’ndan da su sağlanmıştır.

Sarnıcın içerisinde her biri 9 metre yüksekliğinde 336 sütun bulunmaktadır. Birbirine 4.80 metre aralıklarla dikilen bu sütunlar, 28 sütun içeren 12 sıra meydana getirmektedir. Çeşitli mermer cinslerinden yontulmuş sütunların büyük bir kısmı tek parçadan, bir kısmı da iki parçadan oluşmaktadır.

 


Sütunların başlıkları ise farklı özellikler göstermektedir. Bazıları “Korint” üslubunu yansıtırken bazılarında bezemesiz sade başlıklar öne çıkar. Sarnıçtaki sütunların köşeli veya yivli biçimde olan birkaçı hariç çoğunun silindir biçimli olduğu gözlemlenmektedir.

Sarnıcın tuğladan örülmüş 4.80 metre kalınlığındaki duvarları ve tuğla döşeli zemini, Horasan harcından kalın bir tabakayla sıvanarak su geçmez hale getirilmiştir.

1453 yılında İstanbul’un fethinden sonra Topkapı Sarayı’nın ihtiyaçları için bir müddet daha kullanılan tarihi sarnıcın, bölgede yavaş yavaş konutlaşmanın başlamasıyla halk tarafından kullanıldığı da bilinmektedir.

16. yüzyılın ortalarına kadar Batılılar tarafından “fark edilmeyen” yapı, bu dönemde adeta yeniden “keşfedilir”. 1544-1555 yılları arasında İstanbul’da yaşayan Fransız doğa bilimci ve topografya uzmanı Petrus Gyllius, keşfi gerçekleştiren kişi olarak karşımıza çıkar. Sarnıcın ölçülerine dair ilk tespitleri ortaya koyan kişi olan Gyllius’a göre, Konstantinopolis’in en büyük su mahzeni, 336 ayak uzunluğunda,182 ayak genişliğindedir; çevresi ise 224 Roma adımını buluyordur. Yapının sütunlarını saymayı da ihmal etmeyen Petrus Gyllius, tam 336 sütunu kayda geçirir ve sarnıcın tepesinde birçok kuyu olduğunu araştırmasında not düşer. Gyllius’un, “Kovalarla su çekerler; hatta sarnıç içerisinde kürek çekip kandillerle ışıklandırır ve balık avlarlar. Kuyulardan sarnıç içerisine hava ve ışık sızmakta, balıklar ışığın altında yüzmektedirler,” cümleleri, o vakitler mahalle ahalisinin sarnıçtan “haberdar” olduğunu geleceğe aktarmıştır.

Osmanlı’da, III. Ahmet döneminde mimar Kayserili Mehmet Ağa tarafından ilk kez, II. Abdülhamid döneminde ise ikinci kez onarım gören Yerebatan Sarnıcı, ilerleyen yıllarda da onarımdan geçmeye devam etmiştir. 1955-1960 yıllarında kırılma riski altındaki 9 sütunu kalın bir beton tabakasıyla kaplanarak dondurulmuştur. 1985-1987 yılları arasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin gerçekleştirdiği kapsamlı onarım ve temizlik çalışmalarında, Yerebatan’ın en önemli simgesi olan Medusa başı kabartmalı bloklar keşfedilmiştir. Sütun kaidesi olarak kullanılan Medusa başlarından yapının batısında konumlanmış olanı ters, doğusundaki ise yatay olarak durmaktadır. Roma heykel sanatının en özel örneklerinden biri olan ve ziyaretçilerin yoğun ilgisiyle karşılaşan Medusa başları, birçok efsaneye de konu olmuştur:

Bir efsaneye göre Medusa, Yunan mitolojisinde yer altı dünyasının dişi canavarı olan üç Gorgon’dan biridir. Bu üç kız kardeşten yılanbaşlı Medusa, kendisine bakanları taşa çevirme gücüne sahiptir.

Başka bir rivayete göre de Medusa; siyah gözleri, uzun saçları ve güzel vücuduyla övünen bir kızdır. Medusa, Zeus’ un oğlu Perseus’u seviyordur. Bu arada Athena da Perseus’u seviyor ve Medusa’yı kıskanıyordur. Bu yüzden Athena, Medusa’nın saçlarını yılana çevirir. Artık Medusa’nın baktığı herkes, taşa dönüşecektir. Daha sonra Perseus, Medusa’nın başını keser ve onun bu gücünden yararlanarak pek çok düşmanını yener.

Restorasyon sonrası 1987 yılında bir gezi platformu düzenlemesiyle İBB tarafından müze olarak ziyarete açılan görkemli yapı, zaman içinde çeşitli ulusal ve uluslararası etkinliklere ev sahipliği yapmıştır.

İstanbul gezi programlarının ayrılmaz bir parçası olan bu gizemli mekânı, bugüne kadar ABD Eski Başkanı Bill Clinton’dan Hollanda Başbakanı Wim Kok’a, İtalyan Eski Dışişleri Bakanı Lamberto Dini’den İsveç eski Başbakanı Göran Persson’a ve Avusturya eski Başbakanı Thomas Klestil’e kadar birçok kişi ziyaret etmiştir. İBB Miras tarafından hayata geçirilen tarihinin en büyük restorasyonuyla güçlendirilerek daha nice yüzyıllara tanıklık etmek üzere 22 Temmuz 2022 tarihinde yeniden kapılarını açan Yerebatan Sarnıcı Müzesi, yeni nesil müzecilik anlayışıyla ziyaretçilerini ağırlamaya devam etmektedir. Kültür AŞ’nin ev sahipliğinde geçici sergiler, çağdaş sanat gösterileri, kültür sanat etkinlikleri ve dinletilere de ev sahipliği yapan eşsiz müze, derin hafızasıyla geleceğin sanatına dair bir evren oluşturmayı amaçlamaktadır.

 

6 Ağustos 2020 Perşembe

Fırın Sütlaç Tarifim - 6 Kişilik - Toprak Güveç Kabında Yapılışı

 

 Fırın Sütlaç  En sevdiklerimden Serin, lezzetli pratik ve çok lezzetli, 

hadi yapalım...

  • 1 litre süt
  • 1 su bardağı şeker
  • Yarım su bardağı pirinç
  • 2-2, buçuk yemek kaşığı buğday nişastası
  • 1 paket vanilya
  • 2 su bardağı su
  • Yarım su bardağı süt (nişastayı açmak için)

Üzerine ;

  • 1 yumurta sarısı
  • Fındık
  • Fıstık
  • Ceviz içi


 

24 Haziran 2020 Çarşamba

BİZE Empoze edilmeye çalışılan YENİ DÜNYA : #Adrenochrom #pizzagate nedir bilen var mı ??


Bugün bir yazı okudum #Adrenochrom #pizzagate nedir bilen var mı!!! 

yada 

Sandra Bullock genç kalabilmek adına ne enjekte ettirdiğini duydunuz mu ?? 

 

Tükçe izlemek için tıklayabilirsiniz

Açın, okuyun, öğrenin !

her geçen gün gördüklerim, artan bu absürt yaşamlar, 
dinler arası eşitlik dedikleri, #lgbt, #virüs, #spermbankası #taşıyıcıanne lik 
hatta yakında siperm bankasından doğanların çocukların evliliklerini ...
Yediklerimizin ne kadarının gıda olduklarını ...

 herşey zaman içinde yavaş yavaş normalleştirildikçe 
çocuklarımıza bu hayatta nelerin YANLIŞ olduğunu nasıl öğreteceğiz, 
DOĞRU bildiklerimin ne kadar kabul göreceğinden ben artık korkuyorum 

.
.
.
Bu çocukların organlarını, derilerini, kanlarını alanlar kaportacılar mı?
Tinerciler mi? Fırıncılar mı? Bakkalcılar mı?
Kim, kim? 
-Doktorlar, Profesörler!
(İşini islam hassasiyetiyle yapanları tenzih ederim)
.
.
.

Doğru bildiğimin, inandığımın ardında bir damla da olsa yazıyorum,
1 kişi de okusa yazamaya devam edeceğim...
  

17 Haziran 2020 Çarşamba

7. Koğuştaki Mucize


Arşivimize bir tane film daha ekleyelim....

7. Koğuştaki Mucize, 

İlk izlediğimde etkilendiğim, hatta not alıp sizlere mutlaka yazmalıyım dediklerimden... 
5 milyonun üzerinde izleyicisi Türk sinema tarihinin en çok izlenen 8. filmi oldu. 
aslında itiraf ediyorum çok geciktim :(

Ege kasabasında 1983 yılında küçük bir kız ölür;
Zihinsel engelli bir babanın (Aras bulut gerçekten çok iyi oynamış👌👌👌👌👌👌)
 siyah önlüğünü giyip yeni ilkokula giden kızı ile aynı zeka yaşında başına gelenleri konu almış, 
küçücük bir kızın umuduyla adaleti ozamanlarda aramışlar ...

Şimdiki gibi miydi eskiden diye... 
başlar hani büyüklerimiz...
 
kerpiç evler, ev yapımı çabalar, ilk öğretmenim, hayat şartları, 
askeriye, hayata el koyanlar, kanunları kurallar varmış, 
vicdansızlar cabası, günümüz şartlarına çok şükür.

Tüm hepsini senaryoyu yazabilirim bunlar hep bildiğimiz yaşamlar... 

Bir umudun peşinde giden küçük kızı sevdim,
Ona gerçekten inananları sevdim,
Ama en çok güzel yürekli insnaları sevdim, 
özlüyor insna samimiyeti her daim...
Geçmiş anılara döner gibi oldum, benim de okula giderken kırmızı bir çantam vardı, 
ilk onu almıştık siyah önlüğümle beraber...

 Neyse...

Memo'nun başına gelenler de aynen öyle, suçsuz yere neler çekiyor, 

izleyin bakalım 7. Koğuştaki Mucize onu kurtarabilecek mi?

 



Çağan IRMAK Babam ve Oğlum filmini anımsattı biraz bana ...

27 Mayıs 2020 Çarşamba

10 dk. da Ev Yapımı Limonata

Tarifim harika 👏

Bu kıvamı lezzeti dışarıda bile bulamıyorum 😣

Oğlum bile arada ister oldu 👩‍🍳

Rengi tadı harika

Malzemeler

  • Dondurucuya 2 saat önceden atılmış 2 adet limon + 1 adet portakal(yada yeşil elma)
  • 1 su bardağı toz şeker
  • 1 çay kaşığı dolusu limon tuzu (ekşi sevenler 1 tatlı kaşığı da koyabilirsiniz 👍)
  • 3 litre su
  • Taze nane



  1. Dondurucu da sürekli portakal + limon hatta yeşil elma atar oldum😊.
  2. Dondurucu dan çıkarınca 5 dk. Suda bekletin meyveleri.
  3. Portakalın turuncu kabuk kısmını incecik soyuyorum.
  4. Hemen alt katmanı beyaz kabuk kısmını soyup atıyorum çöpe.🌺 püf noktası beyaz kısmını kullanmayın acı yapıyor.
  5. Portakalın turuncu dış kabuk ve içini rondoya 5-6 parça bölüp atıyorum.
  6. Aynı şekilde limonun da iki kök sap kısımları ve iç beyaz kısımlar çöpe gidiyor, sarı dış cephe ve içi rondoya atıyorum.
  7. 2-3 dk çalıştırıp parçalıyorum içine 1 su bardağı şeker, limon tuzu ekleyip 3 dk daha çalıştırıyorum.
  8. Son olarak benim robot büyük boy 1 kilo su ekleyip iyice parçalıyorum.
  9. Hazır olunca tülbent yardımıyla süzüyorum, iyice tortu kalınca üzerine 1 kg su daha karıştırarak sıkın özü kalmasın. Sıktıkça son su 1 kiloyu daha karıştırın.
  10. Şişelere koyun ve içine taze nane yaprağı koyun, hazır.
  11. Soğuk servis yapın 💐.
  12. Afiyet bal şifa olsun 😘

3 Şubat 2020 Pazartesi

Tahinli Tarçınlı Muhteşem bir KEK yapalım mı?

Kek kalıbını yağlayıp içine susam sererek de tercih edebilirsiniz ...


ama çocuklara çikolatalı yapıp, tahin yedirdiğim çok oluyor :)

Malzemeler

  • 3 adet yumurta
  • 1 buçuk su bardağı toz şeker
  • 125ml 1 büyük çay bardağı tahin
  • 2 paket kabartma tozu
  • 1 su bardağından bir parmak eksik sıvı yağ
  • 1 su bardağı süt
  • 1 paket vanilya
  • 2 su bardağı elenmiş un
  • Yarım çay kaşığı tarçın
  • 1-2 damla limon suyu


Hazırlanışı

  1. Kekin klasik baş adımı yumurta ve şekeri iyice çırpıyorsunuz,
  2. Süt, tahin ve sıvı yağı, ekleyip çok kısa çırptıktan sonra 
  3. vanilya – kabartma tozu ve tarçını ekleyerek karıştırmaya devam ediyorsunuz.
  4. Unu ilave ettiğimizde akışkan ve çok katı olmayan tam kek kıvamında olması gerekiyor 
  5. (bazen kullanılan bardak/kaşık ölçüleri farklı kullanıyorsunuz :)))
     
  6. Tarifimiz normal şartlarda sadece bu kadar ve çok lezzetli. 
  7. Kalıbınızın içini yağlayıp susam serpince çok farklı ve yakışan bir görseli oluyor.
  8. Ama mevzu 15 tatilde çocuklarla aktivite olunca,
    içine kakao katıp! çikolatalı sevdikleri için tahini de afiyetle yediririz biz anneler :)
  9. 160 derecede pişirebilirisiniz, sevgiler, afiyet, bal, şeker olsun   

24 Aralık 2019 Salı

BIRAKIN PERDELER AÇIK KALSIN


Yaşlı hanım hastamız “İstemiyorum. 

Perdelerin kapanmasını istemiyorum. 

Pencere bahçeye bakıyor, üstelik 4. kattayız. 
Kimsenin içeriyi göreceği yok. Lütfen perdeleri kapatmayın” diye söyleniyordu.

O gece yattığı koğuştaki diğer hastalar perdeleri kapattırmadığı için servis hemşiremizden yardım istemiş,
hastamızı ikna edemeyen hemşiremiz de sorunu bana iletmişti.
 Odadaki diğer iki hasta pencere kenarında yatmakta olan hastamızın perdelerin kapanmaması yönündeki ısrarını anlamamış:(
biraz da öfkelenmişti.
Odaya neden girdiğimi anlayan hastamız ağzımı açmadan
“perdelerin kapanmasını istemiyorum, lütfen ısrar etmeyin” diyerek karşılamıştı beni.
İkna olacak gibi görünmüyordu.
Yatağının kenarına oturup sakinleştirmeye çalıştım.
 Odadaki diğer hastaların isteğini de ileri sürerek hiç olmazsa tül perdeyi çekmeye razı ettim.
Pek içine sinmemişti ama oyunun kuralına göre oynanması gerektiğinin de farkındaydı.
Odada gerginlik sürüyordu.
Yanlarında kalıp konuşturup sakinleştirmeyi düşündüm.
Hastamızın ziyarete gelen çocukları ve torunları olduğunu hatırlayıp, onları sordum.
Özellikle torunlarından söz etmeye başlayınca yumuşadığını, yüzünün güldüğünü fark ettim.
Oğlu ve kızının çok çalıştığından, kendi çocukları ile ilgilenmeye zaman kalmadığından yakındı.
- Evde herkes çalışıyor. Büyük torunum okuldan eve geldiğinde karşılayan kimse olmuyor.
O kocaman evde tek başına ne bulursa onunla karnını doyurup televizyonun karşısına oturuyor. Garibimin önüne sıcak yemek koyup sırtını sıvazlayacak, saçını okşayacak biri bile yok yanında.
“Ama modern hayat hep böyle. Hayat hızlı ve herkes meşgul, ne yapacaksınız?
Bütün büyük kentlerde bu sorunlar yaşanıyor sanırım” diye üsteledim.
Omuzlarını silkti. Doğrulup yastığını düzeltti.
Sonra yine o öfkeli gözlerle baktı.
- Modern hayatmış, sevsinler. İnsanı yalnız bırakan, başkalarından uzaklaştırıp içine kapanmasına yol açan modernliği ne yapayım?
Herkes yalnız, çocuklar bile yalnız görmüyor musunuz?
Kimse kimsenin derdini bilmiyor, bilse bile kulağının üstüne yatıp görmezden geliyor.
Anlatmaya çalışsan yaşama telaşından kimsenin durup dinlediği de yok.
- Nasıl bir yalnızlık bu sözünü ettiğiniz?
Her ne kadar konu ilgimi çekse de gerçekte, hastamızı biraz daha konuşturup sakinleştirmeyi
ve böylece odadaki gergin havanın bir ölçüde giderilmesini amaçlamıştım.
- Doktor bey oğlum, yıllar içinde azar azar öyle şeyleri yitirdi ki insanlar,
evlerine kapandıkları yetmedi, şimdilerde kendilerine de kapanmalarını bekliyorlar.

Sonra çocukluğunu, insanların bahçeli konu komşunun birbirini görebildiği evlerde yaşadığı yılları anlattı.
Konu odadaki diğer hastaların da ilgisini çekmiş, az önceki hırlaşmayı unutup hastamıza kulak kabartmışlardı.
- Önce bahçeler otopark oldu.
Apartman hayatı, modern yaşam dedik bahçenin çamurundan kurtulduk diye kandırdık kendimizi. Herkes evlerine çekildi.
Kimse kimseyi görmez, duymaz oldu.
- Peki sonra?
- Sonra sıra balkonlara geldi. Balkonları kapatıp eve kattılar. İşyerleri de balkonsuz oldu.
Dışarının tozundan kirinden kurtulduk diye kandırdık yine kendimizi.
Konu komşuya, gökyüzüne, dünyaya açılan balkonlar da gitti elimizden.
Yetmedi sıra pencerelere geldi. Tül perdeydi, güneşlikti, kalın perdeydi derken pencereler de örtüldü.
Jalûzi, panjur stor derken pencereler kapandı.
Onca para döktüğümüz perdelerimize bakıp “ne güzel oldu” diye avunduk.
Güneş görmeyen, gün ışığı gibi yanan lambalarla aydınlatılan işyerlerine, evlere kavuştuk.
Her şey yavaş yavaş oldu.
Modernleşiyoruz diye tüm bunları sineye çektik.
- Peki ya şimdi?
- Görmüyor musunuz?
Herkes içine kapandı.
Bahçesi balkonu olmayan pencereleri örtülü o çok modern evlerde dışarıyla tek bağlantısı televizyon olan insanlara dönüştük.
Gerçi biraz daha okumuş olanların internet ve cep telefonları da var ama yalnızlık aynı yalnızlık.
İnsanları içine kapatıp yalnızlaştırdılar.
Şimdi sadece bakmaları istenen yöne,
televizyona bakıp orada izledikleri dünya ile yetinmelerini orada yaşayıp tüketmelerini, sadece tüketmelerini bekliyorlar.
Dedim ya modernlikmiş, sevsinler…
Odadaki hastalardan biri televizyonun sesini önce kıstı, sonra da kapattı.
Diğer hastamız dayanamayıp “Durum bu kadar mı kötü?” diye sordu.
Bizimki gülümsedi duvarda asılı olan manzara resmini gösterdi.
- Kimileri durumun farkında.
Duvarlarına resimler asıp ara sıra da olsa başka yöne bakmayı, resimlerin içine dalıp hayaller kurmayı veya kitap okuyarak kendini avutmayı başarabiliyor.
Ama ben çocuklar için, torunlarım için kaygılıyım.
Hangi çocuk gökyüzündeki bulutlarla !
veya oyun oynadığı halının üstündeki desenlerle hayaller kurmamış, oyunlar oynamamıştır?
Öyle bir kapandık ki hayata, şimdi ne o halılar var, ne de çocuklarımızın görebileceği gökyüzü.
Varsa yoksa televizyon, tablet,bilgisayarlar.
Her şey hazır, hayaller bile.
Hayal kurmayı bile çok görüyoruz, çocuklara.
Eliyle pencereyi gösterip “Bu yüzden istiyorum, penceremi.
Hastane odasında bile olsa pencere örtülmesin, perdeler açık kalsın istiyorum.
Gökyüzümü kaptırmayacağım bu yamyamlara” dedi.
Bu sözlerden sonra başucundan kitabını ve gözlüğünü aldı.
Odada az önceki gerginlikten eser kalmamıştı.
İzin isteyip yanlarından ayrıldım.
Ertesi sabah
ve daha sonraki günlerde o odanın tüm perdelerinin açık olduğu dikkatimizden kaçmadı.



Üstelik hastamızın taburcu olmasına

ve aradan geçen onca zamana karşın hiçbirimizin eli gitmedi o perdeleri kapatmaya.

🙏🙏💖💖
Dr. Mehmet Uhri ~☆☆

17 Aralık 2019 Salı

Yerli Malı Haftası Şapka Yapımı - Anaokulu İlkokul Etkinlikleri

Oğlum Bu sene Yer fıstığı oldu

Hem rengi uygun olsun hem farklı tasarım bir şapka yapalım dedik,

evdeki mukavva kağıt yada renkli kartondan da yapabilirsiniz

Çok kolay ...

 

Yerli Malı; Yerli Malı,

Her TÜRK O'nu KULLANMALI !

 

Yerli Malı Haftası, 12-18 Aralık tarihleri arasında 
Türkiye'de tüm okullarda kutlanan belirli günler ve haftalardandır.
 I. Dünya Savaşı sonrası oluşan ekonomik darboğazın ardından 
yabancı ülkelere para akışının önünün kesilmesi ve toplumsal tutum bilincinin oluşması amaçlanmıştır. 

Özellikle okullarda "YERLİ ÜRETİM" temalı etkinliklerle kuru yemiş , çerez, meyve ve bakliyat çeşitleriyle 
hazırlanmış şapka, afiş, şiir ve sınıflarda hazırlanan lezzetli masalarlarla kutlanıyor.

 
Yer Fıstığı Şiiri

Yer üstünde çiçek açan,
Kökle toprağa karışan,
Yer altında olgunlaşan
Bir meyvenin tohumuyum.

Esasında fıstık olan,
Adını topraktan alan,
Bol vitamini bulunan
Besleyici bir nesneyim.

Yağı için üretilen
Pembemsi zarla örtülen,
Kavrulmuşları yenilen
Çerezlik kuru yemişim.

3 Eylül 2019 Salı

GıdaDedektifi.com #Neyediginizibilin

 

Reklam için değil sağlığınız için ÖNERİYORUM!!!

uzun zamandır takip ediyorum

ALGİDA - BEE'O - COCA COLA - ÜLKER - DANONE - DARDANEL - LİPTON

 MAGNUM  - GOLF - HAYAT - MİLUPA - SÜTAŞ - TADIM - TORKU - PINAR - 

ZÜBER - NESCAFE ...

aslında tükettiğimiz bir çok ürünün içinde neler neler olduğunu görüyorum :(((

 

 https://gidadedektifi.com/  

https://www.facebook.com/gidadedektifi

 

Belki birçoğunuz eve dönüyor, belki hala çalışıyorsunuz. 
Eve gelmiş olanlar da vardır veya tüm gün evde geçirmiş de olabilirsiniz. 
Belki yorgun, uykusuzsunuz… 
Veya dinginsiniz. Peki Vücudunuz Ne Alemde biliyor musunuz? Hep birlikte anlamaya çalışalım

Saat 18:00 #VücudumuzNeAlemde
  • Mide asidi yüksek seviyededir.
  • Pankreasın en aktif olduğu saatlerdir. Sindirim enzimlerini ve kan şekerini düzenleyen İnsülin hormonunu en yüksek seviyede salgılamaktadır.
  • Akşam yemeği için en iyi saat dilimidir.Yarım saat içinde yani saat 18:30’da kan basıncı günün en yüksek seviyesine çıkacaktır.
  • Bu saat dilimi idrar oluşum hızının en yüksek olduğu saat dilimidir.
  • Bu da demektir ki; hızlıca yemekleri hazırlayalım, mümkünse saati geçirmeden yiyelim. 
  • Farklı bir saatte görüşmek üzere diyelim
  • Biyolojik saatin çocuklarımız için de geçerli olduğunu unutmayalım

27 Ağustos 2019 Salı

Mutfak Genetiğimizi Kaybettik Biz !



ÇOK MU ZOR?


Ananeniz öpülesi elleri parçalanırcasına, ovalaya ovalaya tarhana yaparken,
Siz, "Aman anane be, boş versene" deyip, marketten hazır çorba alıyordunuz ya...
Anane rahmetli oldu ve siz, o tarhananın tarifini ananeden alıp, bir kenara yazmadınız ya...
İşte o nedenle, siz, genetiği değiştirilmiş organizma yemekten kurtulamazsınız maalesef.
Ne verirlerse
Onu yiyeceksiniz.

Kız evlat yetiştiriyorsunuz, en iyi okullara gönderiyorsunuz.
Piyano çalıyor, İngilizce konuşuyor, Grammy alanları tek tek biliyor.
Bilmeli.
Ama alt tarafı limon, şeker ve su kullanıp, limonata yapmasını bilmiyor!
Yoğurdu çırpıp, ayran yapamıyor, ayran...
İşte o nedenle, kızınız, genetiği değiştirilmiş meşrubat içmeye mahkûm,
maalesef torunlarınız da.
Zahmet edip sütlaç yapmadığınız için, kek yapmaya üşendiğiniz için,
İçinde ne olduğunu bilmediğiniz gofretleri, mısır patlaklarını kemiriyor sizin oğlan!
Hamur tutmayı, şöyle mis gibi ıspanaklı bi börek yapıp, çantasına koymayı bilmediğiniz için, hamburger bağımlısı oldu.
Tahin-pekmezi " köylü işi " vıcık vıcık yağ fışkıran kremaları "modernite" sandığınız için,
Daha 10 yaşında çocuklarımız balona döndü, yuvarlana yuvarlana yürüyor, tıkanıyor, merdiven çıkamıyor.

Size zor geliyor ama zor mu evde yoğurt yapmak?
İstanbul'un güneşi müsait değil, anlarım, zor mudur İzmir'de,
Antalya'da, Adana'da evde salça yapmak?
Şikâyet edip duruyorsun, içine katkı maddesi konuyor, zorla beyazlatılıyor diye...
İster tam buğday unundan, ister çavdardan, hakikaten zor mudur evde
ekmek yapmak?
Bütün ailen kabız...


Tonla para verip, abuk sabuk ambalajlı-meyveli saçmalıklardan medet umacağına, 
niye öğrenmiyorsun kabak tatlısı yapmayı?

Güya, çoluğunu çocuğunu düşünüyorsun, taze taze yesinler diye, pazara gidiyorsun
Eğri büğrü biberlere, doğal olduğu için tuttuğunda ezilen domateslere ağız burun kıvırıyorsun, hormonlu, tornadan çıkmış gibilerini alıyorsun
Ne işe yaradı senin pazara gitmen?

Kocanız da, bu satırları okuyup, size akıl verecek şimdi...
Söyleyin ona, ukalalık etmesin, götürün aktara, hatmi çiçeğiyle zencefili birbirinden ayırt etsin, ondan sonra konuşsun!

Enginar, börülce, radika, cibes pişirmekten haberin yok;
Gazetelerin tiraj almak için uydurduğu uzmanlarından fıldır fıldır brokoli tarifleri öğreniyorsun...
Brüksel lahanası yiyerek mi AB'ye gireceğini sanıyorsun?

Çin'den bal getiriyorlar mesela...
Taaa Arjantin'den, Meksika'dan bal getiriyorlar.
Neymiş efendim, içinde genetiği değiştirilmiş organizma olabilirmiş falan...
İçinde tavuk ibiği, maymun kulağı olmadığına şükredin!
Ben iddia ediyorum;
Kaşla göz arasında frankeştayn ürünlere kapıları açan arkadaşlarla, 
 Amerikan çiftçilerinin avukatı profesörlerimiz, 
sırf karakovan balına sahip çıksa, Şemdinli'de, Pervari'de terör bile azalır, terör bile...


Uzatmayayım.

Mutfak genetiğimizi kaybettik biz.
Elin adamı, mısırdan, soyadan, domatesten önce beynimizin DNA'sını değiştirdi!

Hurrraaa diye köyden kente göçerken, dışarda tıkınmayı şehirleşme zannettik. 
Ambalajlı ürün tüketmeyi, zenginleşme zannettik.

Dolayısıyla, ya kafayı değiştirip, özümüze döneceğiz,
Ya da ne verirlerse onu yiyeceğiz.


Yılmaz ÖZDİL'den 
👍👍👍

23 Temmuz 2019 Salı

Çocukların Yeteneklerini Ön Plana Çıkartmak için Öneriler ...



Belki 8 - 9 yaşındaydım ilk defa blok flütle tanıştım,
Sınıfta öğretmenimizin bir kaç parça çalışından öyle etkilendimki
aldığım o ilk haftasonunu ve sonrasını elimde üfleyerek geçirdim...

 Samanyolu'nu hala çalarım zevkle...

oğlumda ilk defa etüdde melodika ile tanıştığında o yıllara geri dönüp hissettim,
aynıydı,
ve kulak yatkınlığının onda da olması sevindirici...
çocukların içinden geliyorsa, bırakın huzur bulsunlar, ne istiyorlarsa yapsınlar...

bir müzik aleti , bir spor dalı yada el işi bir hobi insanı öyle rahatlatıyor ki...

tatile gitmek değil dinlenmek...

bi hobi insanın iç dünyasını rahatlatıyorsa, 

beynini boşaltabiliyorsa gerçekten değer katıyor kişiliğe...

Aslında

beyniniz farkında olmadan notaları ezberlemeye, hafıza genişlemeye zorlanıyor  ! 

bedeniniz daha çok esnemeye, kaslar harekete geçiyor sporda!

yada zihniniz el-göz koordinesiyle algoritması hızlanıyor DIY projelerde, 

farkındalıkları kodluyorsunuz renklerde !

 

Fazıl Say, üç yaşındayken başlayan zorlu müzik yolculuğunu da böyle anlatıyor. 
Albert Eintein da deli olduğu söyleniyordu ışık araştırmaları üzerine...
 
BİLSEM'de ki bir hocamız zihin gelişimi diğer çocuklardan farklı olanların 
bebeklik gelişimlerinde kendilerini belli ettiklerini söylemişti, 
şimdi daha iyi hatırlıyorum gözlemlediğim evrelerini A.mert'in...


Eğer Farkedebiliyorsanız o ışığı !!!
Çocukların belirli alanlardaki başarılarında en büyük etken; 
erken yaşlardan itibaren o alana dair aldıkları aileden yönlendirme ve etkileşimleridir,
SABRI BİRLİKTE ÖĞRENİN...
  Sabır göstermek, arkadaşlarından belki oyunlarından zaman ayırabilmek, en önemlisi ona güvenmek ve motivasyon çok önemli; 
ONUN KOÇU, MOTİVASYONU OLUN :)

Belki sonuç almak yıllar sürebilir; 
VAROLAN YETENEĞİ İle övünmeğin, BAŞARI VE EMEĞİNİ DESTEKLEYİN.

Düzenli pratik yaptırmak; çalışmak hatta belki kendini adamak gerekecektir...
GÜNLÜK BİR PLAN CETVELİ OLUŞTURUN ..

HAYAL KURUN;
birlikte çok istediklerini arada konuşarak aşılamak yerine ansızın rüya gibi anlatın...

KÜÇÜK YARIŞLAR, ansızın YARIŞMALAR 
yada canlı dost sohbetlerinde KÜÇÜK BİR KONSER iyi gelicektir...

Yukarıda bahseetiğim küçük ressamı hayranlıkla izledim, Rabbim Maşallah Ne güzel yaratmış...



9 Temmuz 2019 Salı

2 HAFTADA BOYUNUZU UZATMAK İÇİN evde yapabileceğiniz egzersizler

İngiltereli Alice Robinson, 

popüler tekniklerden bir çoğunu sağlıklı gelişim için denemiş 

ve bir hafta içerisinde 1,5 cm uzamayı başarmış. 

Bunu da omurgasını esnetip 

 omurlararası disk yüksekliğini 1-2 mm artırarak yapmış. 

Bright Side bilgilerine göre, 

20 yaş altı için düzgün bir postürle boyunuza rahatlıkla 2,5 cm ekleyebilirsiniz. 

 

Mevsim YAZ Haydi bol bol Yüzelimm

Yüzme, 
boyunuzu uzatan egzersizlerin en başında yer alıyor. 
Suyun içindeyken omurlararası disklerde ve kemiklerdeki yük çok daha az olduğu için 
eklemleriniz daha kolay hareket eder. Bu da boy uzatmayı kolaylaştırır.
 

Köprü sırt üstü egzersizleri vücut için önemlidir, 
Aslına bakarsanız, Uyurken bile daha uzunsunuz. 
10 dakika sırtüstü yatmak boyunuza 5 mm ekler. 
Bunun sebebi omurganın gün içerisinde büzülmesidir, yatınca normal haline döner. 
Ancak unutmayın, 
bu egzersizleri yapmanıza rağmen 25 yaş üstündeyseniz muazzam sonuçlar beklemeyin. 
Büyümenin çoktan durduğu yaşlardasınız çünkü.


Bisiklete binmeliyiz, çocukluğumda ne çok severdim :)
 Bu yöntemle boy uzatmak için seleyi, 
bacaklarınızın pedallara ulaşmak için esnemesi gerekeceği yüksekliğe ayarlamalısınız. 
Çok yükseğe ayarlarsanız da eklemlerinizi incitirsiniz.  


Bu hareket fazlasıyla kolay. 
Düzenli arada bara asılmak. 
Haftanın 6 günü boyunca her gün en az 5 dakika bu bara asılırsanız, boyunuza birkaç cm ekleyebilirsiniz. 
5 dakikanın tamamını bir anda yapmak zorunda değilsiniz, 
ancak her asıldığınızda en az 10 saniye asılı kaldığınızdan ve tutuş şeklinizi arada bir değiştirdiğinizden emin olun. 

 

Omuzlarınızın üzerinde durmayı denediniz mi? 

Lisedeyken ne çok yapardık !
Ya Sonra? Okul Bitti Beden Eğitimi Bitti Mi?
Bu duruşta bacaklarınızı esnetebildiğiniz kadar yukarı uzatmaya çalışın. 
 Bacaklarınızın düzgün bir açıda durmasına dikkat edin, 
zarar görmenizi istemiyoruz.  

 

Kobra duruşu,

Sanki kulunçlarınızın çıtırdadığını duyar gibiyim,
Omurganız için fazlasıyla yararlı olan bu egzersiz; 
aynı zamanda sırtınızı, karın kaslarınızı, kalça arkalarını ve kalçanızı esnetiyor. 


Sadece Eğilin,
Eğilirken bacaklarınızı düz tutup ellerinizle ayak parmaklarınıza dokunmaya çalışın. 
Yavaşça başlayın ve eğilme derecenizi ilerledikçe artırın. 


İp atlayabilirsiniz, 
basketbol oynayabilirsiniz, 
ya da bir noktada zıplayabilirsiniz. 
Egzersiz kemiklerinize ve kaslarınıza yararlı, 
yanlızca 1 - 2 hafta içinde boyunuzun uzadığını fark edeceksiniz. 


Kısa sürede boyunuzu uzatacak bu 7 doğal yöntem dışında

Sağlıklı Beslenmelisiniz !

Kalsiyum, Demir ve D vitamini tüketmelisiniz. 
Buna ek olarak vücudunuzun düzgün çalışmasını sağlayan besinler de almalısınız. 
Balık, Süt, Et, Yumurta, Sebze, Meyve Günlük ve Düzenli tüketimde çok önemli.
Paça Çorbası, Tavuk, Protein Ne kadar değerli yer verin...
ve Fast Fooodtan uzak durun
düzenli ve iyi uykuya da yer verin...

 



16 Haziran 2019 Pazar

7 - 24 Açık MERKEZEFENDİ ŞEHİR KÜTÜPHANESİ (Çay çorba fotokopi bedava)

 

 

Millet Kırahathanesi projelerinin çıkış fikir noktası

Merkezefendi Hazretlerinin de türbesinin bulunduğu ve köftesi ile meşhur olan 

tarihi bir noktada açılan

 

Zeytinburnu Merkezefendi Şehir Kütüphanesini Gezelim :)

 

talep o kadar fazla ki numara alıp sıra beklemeniz gerekiyor,
hem Atatürk öğrenci yurduna yakın 
hem de yeni hazırlık öğrencileri için sadece ders çalışmaya yönelik güzel sessiz bir ortamı var
 ondan olsa gerek :)
mekan öyle güzel hazırlanmış ki etrafında araba bile geçmiyor desek yeridir ... 


Cumhurbaşkanımız Sn.Erdoğan seçim aşamasında çok bahsetmişti
hatırlarsanız her ilçeye kurulacağından, 
hatta Zeytinburnu Belediyesi 2. olan Seyyid Nizam Kütüphanesi'ni de açtı,
7 - 24 saat açık olan Merkezefendi ve Seyit Nizam Şehir Kütüphanelerimizde
çay - kahve - çorba, kablosuz internet ve fotokopi çektirmek ücretsiz.



Sıra numarası alarak bekleme salonunda bekleyebileceğiniz gibi 
köftecilere de uğrayabilirsiniz
hatta caminin bahçesinde oturmak, 
yeşil alanları park o kadar nezih geliyor ki,
KPSS, TUSS ve Üniversite hazırlık için harika ortam 
herkes ders çalışıyor zaten aklınız dağılmaz
10 adet fotokopi de ücretsiz, çay kahve sınırsız alabiliyorsunuz
her gelen misafire masa tahsis ediliyor, 
20 dk.60dk. arada ayrılabilirsiniz 
ama dönmezseniz masadan eşyalarınız uygun bir yere alınarak başkasına tahsis ediliyor.
yani içeride kalma süreniz sınırsız, gece gündüz açık, 
Kütüphaneye kayıtlı 15 bin kitap var,
 Dünya Klasikleri, İslam Ansiklopedileri, roman ve şiir kitapları, çeşitli test kitapları ...




Güvenlik ve temizlik konusunda oldukça titiz hazırlanılmış, 
hatta sivil görevliler de arada dolaşıyorlar :)
Evde benim gibi ikide bir aklına birşey gelip kalkan tiplerdenseniz, 
kitap okumayı ve kültür sanata önem veren bireylere tavsiyemdir,
ve Anne babalar
taze fidanların yetiştirilmesinde başka bir havası var buraların 👶

Ben beğendim güzel olmuş,
devamını bekliyorum ...
 


 

TAHİNLİ CEVİZLİ KURABİYE - Ağızda dağılan hep çok sevilen o lezzet

  Merhaba dostlar. Çok sık yaptığım gösterişli bir kurabiye tarifim ile yeniden geldim. Yoğun tadıyla ağızda dağılan, tam 5 çayı misafir s...

Arşiv


Binlerce Kere Tıklanıyoruz; Çok Teşekkür Ederim . . . MİLLLYON KERE MaşaALLAH...