ROTA : YEREBATAN SARNICI - İSTANBUL SULTANAHMET
Hem güzel bir gün geçirmek hem de çocuklarla kültürümüze dair dikkat çeken yerleri gezebilmek adına bugün Sultanahmetteyiz.
İBB tarafından restorasyon çalışmaları bittikten sonra yeniden ziyaret edilmesi gerektiğini düşündük, küçük ışıklandırmalar, içerideki geri dönüşümden yapılan küçük heykeller oldukça dikkkat çekiciydi zevk aldık.
Tavsiye ediyorum.
Yapılan her detayı inceleyerek gezdiğimizde 45 dk. gibi bir süre içeride kalabiliyorsunuz, tabiki en çok dikkatlerini çeken ters Medusa taş yapıtları oldu...
Medusa’yla ilgili mitolojiye göre,
Medusa yeraltı dünyasının dişi
canavarı olan üç gorgonadan biridir.
(Gorgonlar, Yunan mitolojisinde
keskin dişli, saç yerine başlarında canlı yılanlar olan, dişi
canavarlardır. Kız kardeşleri Euryale ve Stheno’dır. Ayrıca Medusa
içlerinde ölümlü olan tek kişidir.)
Bu üç kız kardeşten yalnızca Medusa
olumludur ve kendisine bakanları taşa çevirme gücüne sahiptir.
O dönemde
büyük yapıları ve özel yerleri kötülükten korumak amacıyla gorgona
kafaların resim ve heykelleri gibi Medusa’nın heykeli de buraya
konulmuştur, bakan kişi taş olmasuın diye yan çevrilmiştir.”
Tarih bilginizi iyi yüklenin ufaklıklara anlatırken macera dolu bir anı bırakmak elbette sizin elinizde.
***Astım yada solunum sıkıntınız varsa önceden tedbirli olun yoğun nemli bir havası var.
* Flaşsın olmamak kaydıyla resim çekebilirsiniz,
** 15 yaş altı çocuklar ebeveyni ile giriş yapmak zorunda.
Bakım öncesi içerisinde balıklar yüzüyormuş :( yaşam şartları adına daha uygun olması düşünülerek düzenleme sonrası kaldırılmışlar.
Çok güzel kareler çektim birkaçını buraya anı bırakıyorum.
Hala içeride dilek paraları tabiki bol miktarda vardı,
Yüzyıllar öncesine ait olsa bile hala çok şaşalı bir yapıt;
o teknolojiyle bile İstanbul'da şehrin su ihtiyacını karşılamak üzere Bizans
imparatoru I. Justinianus tarafından 526-527 senelerinde yaptırılmıştır. Toplam 9.800 m2 alanı kaplayan bu sarnıç sayesinde 100.000 ton su depolanabiliyormuş.
Detaylı tarihçesine de aşağıda yer veriyorum, okumanızı tavsiye ediyorum
Ücretlendirme:
09.00-18.30 saatleri arasında ücretlendirme
Yerli Ziyaretçi: 200 TL / Yabancı Ziyaretçi: 800 TL
Öğrenci: 50
19.30-22.00 saatleri arasında ücretlendirme
Yerli Ziyaretçi: 350 TL / Yabancı Ziyaretçi: 1.300 TL
Öğrenci: 150 TL
* Kültür Bakanlığı’na bağlı olmadığı için Müze Kart geçmez.
* Giriş biletlerini
Passo’dan online satın alabilirsiniz.
Tarihçe
Yerebatan Sarnıcı Müzesi, görkemli İstanbul tarihinin izlerini
sürebileceğimiz en önemli kültür varlıklarının başında gelmektedir. Doğu
Roma İmparatoru I. Justinianus (527-565) tarafından yaptırılan bu büyük
yer altı sarnıcı, suyun içinden yükselen ve sayısız gibi görülen mermer
sütunlar sebebiyle halk arasında “Yerebatan Sarayı” olarak
isimlendirilmiştir. Latincede “Cisterna Basilica” olarak adlandırılan
yapının bulunduğu yerde daha önceleri Stoa Bazilikası bulunduğundan,
kimilerince “Bazilika Sarnıcı” olarak da anılmaktadır.
80.000 ton su depolama kapasitesiyle şehrin en büyük kapalı sarnıcı
olan ve diğer kapalı sarnıçlardan daha fazla devşirme taşıyıcı elemana
sahip olmasıyla dikkat çeken Yerebatan Sarnıcı; yaklaşık 10.000 m2 alanı
kaplayan; uzunluğu 140 metre, genişliği 70 metre olan dikdörtgen
biçimli devasa bir yapıdır.
Yazılı kaynaklara göre suyollarından ve yağmurdan elde edilen suyu,
imparatorların ikamet ettiği Büyük Saray ve çevresindeki yapılara
dağıtarak yüzlerce yıl şehrin su ihtiyacını karşılayan Yerebatan
Sarnıcı’na, tarihi suyollarından biri olan Hadrianus İsale Hattı’ndan da
su sağlanmıştır.
Sarnıcın içerisinde her biri 9 metre yüksekliğinde 336 sütun
bulunmaktadır. Birbirine 4.80 metre aralıklarla dikilen bu sütunlar, 28
sütun içeren 12 sıra meydana getirmektedir. Çeşitli mermer cinslerinden
yontulmuş sütunların büyük bir kısmı tek parçadan, bir kısmı da iki
parçadan oluşmaktadır.
Sütunların başlıkları ise farklı özellikler göstermektedir. Bazıları
“Korint” üslubunu yansıtırken bazılarında bezemesiz sade başlıklar öne
çıkar. Sarnıçtaki sütunların köşeli veya yivli biçimde olan birkaçı
hariç çoğunun silindir biçimli olduğu gözlemlenmektedir.
Sarnıcın tuğladan örülmüş 4.80 metre kalınlığındaki duvarları ve
tuğla döşeli zemini, Horasan harcından kalın bir tabakayla sıvanarak su
geçmez hale getirilmiştir.
1453 yılında İstanbul’un fethinden sonra Topkapı Sarayı’nın
ihtiyaçları için bir müddet daha kullanılan tarihi sarnıcın, bölgede
yavaş yavaş konutlaşmanın başlamasıyla halk tarafından kullanıldığı da
bilinmektedir.
16. yüzyılın ortalarına kadar Batılılar tarafından “fark edilmeyen”
yapı, bu dönemde adeta yeniden “keşfedilir”. 1544-1555 yılları arasında
İstanbul’da yaşayan Fransız doğa bilimci ve topografya uzmanı Petrus
Gyllius, keşfi gerçekleştiren kişi olarak karşımıza çıkar. Sarnıcın
ölçülerine dair ilk tespitleri ortaya koyan kişi olan Gyllius’a göre,
Konstantinopolis’in en büyük su mahzeni, 336 ayak uzunluğunda,182 ayak
genişliğindedir; çevresi ise 224 Roma adımını buluyordur. Yapının
sütunlarını saymayı da ihmal etmeyen Petrus Gyllius, tam 336 sütunu
kayda geçirir ve sarnıcın tepesinde birçok kuyu olduğunu araştırmasında
not düşer. Gyllius’un, “Kovalarla su çekerler; hatta sarnıç içerisinde
kürek çekip kandillerle ışıklandırır ve balık avlarlar. Kuyulardan
sarnıç içerisine hava ve ışık sızmakta, balıklar ışığın altında
yüzmektedirler,” cümleleri, o vakitler mahalle ahalisinin sarnıçtan
“haberdar” olduğunu geleceğe aktarmıştır.
Osmanlı’da, III. Ahmet döneminde mimar Kayserili Mehmet Ağa
tarafından ilk kez, II. Abdülhamid döneminde ise ikinci kez onarım gören
Yerebatan Sarnıcı, ilerleyen yıllarda da onarımdan geçmeye devam
etmiştir. 1955-1960 yıllarında kırılma riski altındaki 9 sütunu kalın
bir beton tabakasıyla kaplanarak dondurulmuştur. 1985-1987 yılları
arasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin gerçekleştirdiği kapsamlı
onarım ve temizlik çalışmalarında, Yerebatan’ın en önemli simgesi olan
Medusa başı kabartmalı bloklar keşfedilmiştir. Sütun kaidesi olarak
kullanılan Medusa başlarından yapının batısında konumlanmış olanı ters,
doğusundaki ise yatay olarak durmaktadır. Roma heykel sanatının en özel
örneklerinden biri olan ve ziyaretçilerin yoğun ilgisiyle karşılaşan
Medusa başları, birçok efsaneye de konu olmuştur:
Bir efsaneye göre Medusa, Yunan mitolojisinde yer altı dünyasının
dişi canavarı olan üç Gorgon’dan biridir. Bu üç kız kardeşten yılanbaşlı
Medusa, kendisine bakanları taşa çevirme gücüne sahiptir.
Başka bir rivayete göre de Medusa; siyah gözleri, uzun saçları ve
güzel vücuduyla övünen bir kızdır. Medusa, Zeus’ un oğlu Perseus’u
seviyordur. Bu arada Athena da Perseus’u seviyor ve Medusa’yı
kıskanıyordur. Bu yüzden Athena, Medusa’nın saçlarını yılana çevirir.
Artık Medusa’nın baktığı herkes, taşa dönüşecektir. Daha sonra Perseus,
Medusa’nın başını keser ve onun bu gücünden yararlanarak pek çok
düşmanını yener.
Restorasyon sonrası 1987 yılında bir gezi platformu düzenlemesiyle
İBB tarafından müze olarak ziyarete açılan görkemli yapı, zaman içinde
çeşitli ulusal ve uluslararası etkinliklere ev sahipliği yapmıştır.
İstanbul gezi programlarının ayrılmaz bir parçası olan bu gizemli
mekânı, bugüne kadar ABD Eski Başkanı Bill Clinton’dan Hollanda
Başbakanı Wim Kok’a, İtalyan Eski Dışişleri Bakanı Lamberto Dini’den
İsveç eski Başbakanı Göran Persson’a ve Avusturya eski Başbakanı Thomas
Klestil’e kadar birçok kişi ziyaret etmiştir. İBB Miras tarafından
hayata geçirilen tarihinin en büyük restorasyonuyla güçlendirilerek daha
nice yüzyıllara tanıklık etmek üzere 22 Temmuz 2022 tarihinde yeniden
kapılarını açan Yerebatan Sarnıcı Müzesi, yeni nesil müzecilik
anlayışıyla ziyaretçilerini ağırlamaya devam etmektedir. Kültür AŞ’nin
ev sahipliğinde geçici sergiler, çağdaş sanat gösterileri, kültür sanat
etkinlikleri ve dinletilere de ev sahipliği yapan eşsiz müze, derin
hafızasıyla geleceğin sanatına dair bir evren oluşturmayı
amaçlamaktadır.