Bu Blogda Ara

Zeynep'le Ramazan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Zeynep'le Ramazan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Nisan 2024 Pazar

YEREBATAN SARNICI MÜZESİ - İSTANBUL SULTANAHMET : The Basilica Sistern





ROTA : YEREBATAN SARNICI - İSTANBUL SULTANAHMET

Hem güzel bir gün geçirmek hem de çocuklarla kültürümüze dair dikkat çeken yerleri gezebilmek adına bugün Sultanahmetteyiz.

İBB tarafından restorasyon çalışmaları bittikten sonra yeniden ziyaret edilmesi gerektiğini düşündük, küçük ışıklandırmalar, içerideki geri dönüşümden yapılan küçük heykeller oldukça dikkkat çekiciydi zevk aldık. 

Tavsiye ediyorum.

Yapılan her detayı inceleyerek gezdiğimizde 45 dk. gibi bir süre içeride kalabiliyorsunuz, tabiki en çok dikkatlerini çeken ters Medusa taş yapıtları oldu...

 

Medusa’yla ilgili mitolojiye göre, 

Medusa yeraltı dünyasının dişi canavarı olan üç gorgonadan biridir.

 (Gorgonlar, Yunan mitolojisinde keskin dişli, saç yerine başlarında canlı yılanlar olan, dişi canavarlardır. Kız kardeşleri Euryale ve Stheno’dır. Ayrıca Medusa içlerinde ölümlü olan tek kişidir.) 

Bu üç kız kardeşten yalnızca Medusa olumludur ve kendisine bakanları taşa çevirme gücüne sahiptir. 

O dönemde büyük yapıları ve özel yerleri kötülükten korumak amacıyla gorgona kafaların resim ve heykelleri gibi Medusa’nın heykeli de buraya konulmuştur, bakan kişi taş olmasuın diye yan çevrilmiştir.”

 Tarih bilginizi iyi yüklenin ufaklıklara anlatırken macera dolu bir anı bırakmak elbette sizin elinizde.

***Astım yada solunum sıkıntınız varsa önceden tedbirli olun yoğun nemli bir havası var.
* Flaşsın olmamak kaydıyla resim çekebilirsiniz, 
** 15 yaş altı çocuklar ebeveyni ile giriş yapmak zorunda.

Bakım öncesi içerisinde balıklar yüzüyormuş :( yaşam şartları adına daha uygun olması düşünülerek düzenleme sonrası kaldırılmışlar. 
Çok güzel kareler çektim birkaçını buraya anı bırakıyorum.
 
Hala içeride dilek paraları tabiki bol miktarda vardı,

Yüzyıllar öncesine ait olsa bile hala çok şaşalı bir yapıt; 
o teknolojiyle bile İstanbul'da şehrin su ihtiyacını karşılamak üzere Bizans imparatoru I. Justinianus tarafından 526-527 senelerinde yaptırılmıştır. Toplam 9.800 m2 alanı kaplayan bu sarnıç sayesinde 100.000 ton su depolanabiliyormuş.
 Detaylı tarihçesine de aşağıda yer veriyorum, okumanızı tavsiye ediyorum
 
 

Ücretlendirme:

09.00-18.30 saatleri arasında ücretlendirme

Yerli Ziyaretçi: 200 TL / Yabancı Ziyaretçi: 800 TL

Öğrenci: 50

19.30-22.00 saatleri arasında ücretlendirme

Yerli Ziyaretçi: 350 TL / Yabancı Ziyaretçi: 1.300 TL

Öğrenci: 150 TL

* Kültür Bakanlığı’na bağlı olmadığı için Müze Kart geçmez.

* Giriş biletlerini Passo’dan online satın alabilirsiniz.


Tarihçe

Yerebatan Sarnıcı Müzesi, görkemli İstanbul tarihinin izlerini sürebileceğimiz en önemli kültür varlıklarının başında gelmektedir. Doğu Roma İmparatoru I. Justinianus (527-565) tarafından yaptırılan bu büyük yer altı sarnıcı, suyun içinden yükselen ve sayısız gibi görülen mermer sütunlar sebebiyle halk arasında “Yerebatan Sarayı” olarak isimlendirilmiştir. Latincede “Cisterna Basilica” olarak adlandırılan yapının bulunduğu yerde daha önceleri Stoa Bazilikası bulunduğundan, kimilerince “Bazilika Sarnıcı” olarak da anılmaktadır.

80.000 ton su depolama kapasitesiyle şehrin en büyük kapalı sarnıcı olan ve diğer kapalı sarnıçlardan daha fazla devşirme taşıyıcı elemana sahip olmasıyla dikkat çeken Yerebatan Sarnıcı; yaklaşık 10.000 m2 alanı kaplayan; uzunluğu 140 metre, genişliği 70 metre olan dikdörtgen biçimli devasa bir yapıdır.

Yazılı kaynaklara göre suyollarından ve yağmurdan elde edilen suyu, imparatorların ikamet ettiği Büyük Saray ve çevresindeki yapılara dağıtarak yüzlerce yıl şehrin su ihtiyacını karşılayan Yerebatan Sarnıcı’na, tarihi suyollarından biri olan Hadrianus İsale Hattı’ndan da su sağlanmıştır.

Sarnıcın içerisinde her biri 9 metre yüksekliğinde 336 sütun bulunmaktadır. Birbirine 4.80 metre aralıklarla dikilen bu sütunlar, 28 sütun içeren 12 sıra meydana getirmektedir. Çeşitli mermer cinslerinden yontulmuş sütunların büyük bir kısmı tek parçadan, bir kısmı da iki parçadan oluşmaktadır.

 


Sütunların başlıkları ise farklı özellikler göstermektedir. Bazıları “Korint” üslubunu yansıtırken bazılarında bezemesiz sade başlıklar öne çıkar. Sarnıçtaki sütunların köşeli veya yivli biçimde olan birkaçı hariç çoğunun silindir biçimli olduğu gözlemlenmektedir.

Sarnıcın tuğladan örülmüş 4.80 metre kalınlığındaki duvarları ve tuğla döşeli zemini, Horasan harcından kalın bir tabakayla sıvanarak su geçmez hale getirilmiştir.

1453 yılında İstanbul’un fethinden sonra Topkapı Sarayı’nın ihtiyaçları için bir müddet daha kullanılan tarihi sarnıcın, bölgede yavaş yavaş konutlaşmanın başlamasıyla halk tarafından kullanıldığı da bilinmektedir.

16. yüzyılın ortalarına kadar Batılılar tarafından “fark edilmeyen” yapı, bu dönemde adeta yeniden “keşfedilir”. 1544-1555 yılları arasında İstanbul’da yaşayan Fransız doğa bilimci ve topografya uzmanı Petrus Gyllius, keşfi gerçekleştiren kişi olarak karşımıza çıkar. Sarnıcın ölçülerine dair ilk tespitleri ortaya koyan kişi olan Gyllius’a göre, Konstantinopolis’in en büyük su mahzeni, 336 ayak uzunluğunda,182 ayak genişliğindedir; çevresi ise 224 Roma adımını buluyordur. Yapının sütunlarını saymayı da ihmal etmeyen Petrus Gyllius, tam 336 sütunu kayda geçirir ve sarnıcın tepesinde birçok kuyu olduğunu araştırmasında not düşer. Gyllius’un, “Kovalarla su çekerler; hatta sarnıç içerisinde kürek çekip kandillerle ışıklandırır ve balık avlarlar. Kuyulardan sarnıç içerisine hava ve ışık sızmakta, balıklar ışığın altında yüzmektedirler,” cümleleri, o vakitler mahalle ahalisinin sarnıçtan “haberdar” olduğunu geleceğe aktarmıştır.

Osmanlı’da, III. Ahmet döneminde mimar Kayserili Mehmet Ağa tarafından ilk kez, II. Abdülhamid döneminde ise ikinci kez onarım gören Yerebatan Sarnıcı, ilerleyen yıllarda da onarımdan geçmeye devam etmiştir. 1955-1960 yıllarında kırılma riski altındaki 9 sütunu kalın bir beton tabakasıyla kaplanarak dondurulmuştur. 1985-1987 yılları arasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin gerçekleştirdiği kapsamlı onarım ve temizlik çalışmalarında, Yerebatan’ın en önemli simgesi olan Medusa başı kabartmalı bloklar keşfedilmiştir. Sütun kaidesi olarak kullanılan Medusa başlarından yapının batısında konumlanmış olanı ters, doğusundaki ise yatay olarak durmaktadır. Roma heykel sanatının en özel örneklerinden biri olan ve ziyaretçilerin yoğun ilgisiyle karşılaşan Medusa başları, birçok efsaneye de konu olmuştur:

Bir efsaneye göre Medusa, Yunan mitolojisinde yer altı dünyasının dişi canavarı olan üç Gorgon’dan biridir. Bu üç kız kardeşten yılanbaşlı Medusa, kendisine bakanları taşa çevirme gücüne sahiptir.

Başka bir rivayete göre de Medusa; siyah gözleri, uzun saçları ve güzel vücuduyla övünen bir kızdır. Medusa, Zeus’ un oğlu Perseus’u seviyordur. Bu arada Athena da Perseus’u seviyor ve Medusa’yı kıskanıyordur. Bu yüzden Athena, Medusa’nın saçlarını yılana çevirir. Artık Medusa’nın baktığı herkes, taşa dönüşecektir. Daha sonra Perseus, Medusa’nın başını keser ve onun bu gücünden yararlanarak pek çok düşmanını yener.

Restorasyon sonrası 1987 yılında bir gezi platformu düzenlemesiyle İBB tarafından müze olarak ziyarete açılan görkemli yapı, zaman içinde çeşitli ulusal ve uluslararası etkinliklere ev sahipliği yapmıştır.

İstanbul gezi programlarının ayrılmaz bir parçası olan bu gizemli mekânı, bugüne kadar ABD Eski Başkanı Bill Clinton’dan Hollanda Başbakanı Wim Kok’a, İtalyan Eski Dışişleri Bakanı Lamberto Dini’den İsveç eski Başbakanı Göran Persson’a ve Avusturya eski Başbakanı Thomas Klestil’e kadar birçok kişi ziyaret etmiştir. İBB Miras tarafından hayata geçirilen tarihinin en büyük restorasyonuyla güçlendirilerek daha nice yüzyıllara tanıklık etmek üzere 22 Temmuz 2022 tarihinde yeniden kapılarını açan Yerebatan Sarnıcı Müzesi, yeni nesil müzecilik anlayışıyla ziyaretçilerini ağırlamaya devam etmektedir. Kültür AŞ’nin ev sahipliğinde geçici sergiler, çağdaş sanat gösterileri, kültür sanat etkinlikleri ve dinletilere de ev sahipliği yapan eşsiz müze, derin hafızasıyla geleceğin sanatına dair bir evren oluşturmayı amaçlamaktadır.

 

6 Ağustos 2020 Perşembe

Fırın Sütlaç Tarifim - 6 Kişilik - Toprak Güveç Kabında Yapılışı

 

 Fırın Sütlaç  En sevdiklerimden Serin, lezzetli pratik ve çok lezzetli, 

hadi yapalım...

  • 1 litre süt
  • 1 su bardağı şeker
  • Yarım su bardağı pirinç
  • 2-2, buçuk yemek kaşığı buğday nişastası
  • 1 paket vanilya
  • 2 su bardağı su
  • Yarım su bardağı süt (nişastayı açmak için)

Üzerine ;

  • 1 yumurta sarısı
  • Fındık
  • Fıstık
  • Ceviz içi


 

24 Temmuz 2020 Cuma

AYASOFYA

AYASOFYA CAMİİ 

aya sophia mosque

916 yıl kilise olarak ibadete açık olan yapı, 
Fatih Sultan Mehmed'in 1453'te İstanbul'u fethetmesiyle camiye çevrilmiştir. 
29 Mayıs 1453'te, Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u aldığında, 
Ayasofya yaralı Bizans askerlerinin, kadın ve çocukların sığınma yeriydi.
İstanbul'un Osmanlı Devleti'nin eline geçmesinden sonraki birkaç gün boyunca Ortodoks Kilisesi mensupları Ayasofya'da ibadete devam etti.
1 Haziran 1453'te İstanbul'daki ilk Cuma namazını burada kılan Fatih Sultan Mehmet, 
Ayasofya'nın Osmanlı yönetimi altında cami olarak hizmet vereceğini duyurdu. 
Mihrap ve minber yapıldı, çan ve Haç kaldırıldı. Mozaiklerin üstü kapatıldı.

...

AYASOFYA NEDEN MÜZEYE ÇEVRİLDİ?
 
1923'te cumhuriyetin ilanından sonra cami olarak kullanılmaya devam etse de, 
Ayasofya 1931'de kapatıldı. 
Ayasofya, Mustafa Kemal Atatürk'ün emri ve Bakanlar Kurulu kararı ile 1935 yılında müzeye dönüştürülmüştür. 
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün verdiği izin sonrası başlayan çalışmalar 15 yıl sürdü ve 1947'de tamamlandı.
1996'da Dünya Anıtları İzleme listesine alınan Ayasofya'nın kubbesi ve minareleri, Dünya Anıtları Fonu'nun da desteğiyle 1997-2002 arasında restore edildi. 
Müze aynı zamanda UNESO Dünya Mirası listesinde.
Açılışından İstanbul'un fethine kadar 915 yıl kilise, 1453'ten 1934'te alınan kararla müze oluncaya kadar cami olarak kullanılan, 86 yıldır da müze olarak hizmet veren Ayasofya, 
Türkiye'de yerli ve yabancı turistler tarafından en çok ziyaret edilen yapıların ilk sırasında yer alıyor.
Ayasofya'da müze olduktan sonra da çeşitli dönemlerde restorasyonlar yapıldı.

Ayasofya'da Temmuz 2016'da düzenlenen Kadir Gecesi programında 85 yıl aradan sonra sabah ezanı okundu.
Ekim 2016'da Ayasofya'nın ibadete açık olan bölümü Hünkar Kasrı'na,
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından uzun yıllardan sonra ilk kez asaleten imam atandı.
2016 itibarıyla Hünkar Kasrı bölümünde vakit namazları kılınmaya ve minarelerinden Sultanahmet Camisi ile 5 vakit çifte ezan okunmaya başlandı.
İstanbul'un fethinin 567. yıl dönümünün kutlandığı bu yıl ise 29 Mayıs 2020'de Ayasofya içinde Fetih Suresi okundu.

Ve Yarın
23 Temmuz 2020'de ...
Benim ülkemde
benim kıta sahanlığım içinde
benim bayrağımın altında
benim camimde cuma namazı da kılınacak ...




 Not : Halıların rengi özellikle turkuaz seçilmiş, 
bir araştırdım aslında ne kadar önemliymiş bu ton...


 

#Turkuaz, camgöbeği yeşil rengin hafifçe mavi tonudur,
Türkiye'nin #Akdeniz sahillerinin renginden esinlenilerek türetilmiştir. 
Türk'ün Fransızca'daki karşılığı olan #Turquoise 'den gelmekte ve literatürde Türk mavisi olarak bilinmektedir.
 

Beni bilirsiniz:) Nasıl da çok severim 🌺


27 Mayıs 2020 Çarşamba

10 dk. da Ev Yapımı Limonata

Tarifim harika 👏

Bu kıvamı lezzeti dışarıda bile bulamıyorum 😣

Oğlum bile arada ister oldu 👩‍🍳

Rengi tadı harika

Malzemeler

  • Dondurucuya 2 saat önceden atılmış 2 adet limon + 1 adet portakal(yada yeşil elma)
  • 1 su bardağı toz şeker
  • 1 çay kaşığı dolusu limon tuzu (ekşi sevenler 1 tatlı kaşığı da koyabilirsiniz 👍)
  • 3 litre su
  • Taze nane



  1. Dondurucu da sürekli portakal + limon hatta yeşil elma atar oldum😊.
  2. Dondurucu dan çıkarınca 5 dk. Suda bekletin meyveleri.
  3. Portakalın turuncu kabuk kısmını incecik soyuyorum.
  4. Hemen alt katmanı beyaz kabuk kısmını soyup atıyorum çöpe.🌺 püf noktası beyaz kısmını kullanmayın acı yapıyor.
  5. Portakalın turuncu dış kabuk ve içini rondoya 5-6 parça bölüp atıyorum.
  6. Aynı şekilde limonun da iki kök sap kısımları ve iç beyaz kısımlar çöpe gidiyor, sarı dış cephe ve içi rondoya atıyorum.
  7. 2-3 dk çalıştırıp parçalıyorum içine 1 su bardağı şeker, limon tuzu ekleyip 3 dk daha çalıştırıyorum.
  8. Son olarak benim robot büyük boy 1 kilo su ekleyip iyice parçalıyorum.
  9. Hazır olunca tülbent yardımıyla süzüyorum, iyice tortu kalınca üzerine 1 kg su daha karıştırarak sıkın özü kalmasın. Sıktıkça son su 1 kiloyu daha karıştırın.
  10. Şişelere koyun ve içine taze nane yaprağı koyun, hazır.
  11. Soğuk servis yapın 💐.
  12. Afiyet bal şifa olsun 😘

17 Mart 2020 Salı

Hz. Peygamber (s.a.v) "Ölüm dışında hiçbir hastalık yoktur ki, çörek otunda onun için bir deva bulunmasın" demiş...


Bağışıklık sistemimizi her türlü virüs ve mikroba karşı sağlamlaştırmak için ; 

- Paket gıdalardan, kimyasal deterjan, parfüm vs sentetiklerden, margarin ve türevi trans yağlardan uzak durmalıyız.
Çünkü; 
Zararı terk, faydayı celbetmekten efdaldir!" 
-Kuran Şifadır.. 
Evvela farzlarımızı yerine getirmek, sünnetlere dişlerimizle tutunmak gerekir.
Rabbimiz Celle Celaluhu ve Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem ne emretti ise hayrımıza, neyden nehyetti ise şerrimizedir.
Manevi sağlığımız herşeyden önemlidir.
Çünkü; Kalp hasta ise, bedenin sağlıklı olması fayda vermez.
Kalp sağlam ise, bedenin bozulması zarar vermez..
Rabbimizin emirlerine sarılmak bizleri her daim korur,
Kuran-ı Azimüşşan ve emirleri en büyük şifa kaynağımızdır. 
-Birde Rabbimizin imtihan ettiği dertlerimiz için, bize merhamet ederek lütfettiği faydalı nimetleri vardır.
Efendimizin bildirdiği üzere çörekotu ve bal bunların en başında gelir.. 
Şimdi sizlere güzel bir tarif vereceğim.

1 kişi için;
2 bardak suyu kaynatıyoruz. 
Kaynadığında 1 yemek kaşığı çörekotu ve 2 diş sarımsağı atıyoruz.
Sarımsakları kabuğu ile çıtlatıp atıyoruz. Ben kürdan ile bir kaç yerinden de deldim.
Kısık ateşte 10-15 dakika kaynatıyoruz.
Sabah akşam içebilirsiniz.
ben bardağa koyduktan sonra içerisine 1 kaşık bal ve kaşığın ucuyla toz zencefilde ekliyorum.
Hamilelerde içebilir.
4 yaş altı bebeklerinize de 1-2 tatlı kaşığı verebilirsiniz.
Manevi tedbir olarak bol bol avuçlarınıza okuyun kendinizi ve yavrularınızı başından topuğuna kadar mesh edin..
Bunu Peygamberimiz her gece yapardı, hikmetleri çoktur.

Rabbim bu günlerimizi razı olduğu şekilde atlatmamızı nasip eylesin, korku ve endişelerimizi kefaret etsin.. 
Tedbir bizden, takdir sendendir Rabbim.. 
Biliriz ki tedbirimiz takdirinin önüne geçmez,
bu sebeple her ne olursa olsun bizlere dimdik durmayı, kaosa sürüklenmemeyi, her daim güçlü olmayı nasip eyle..
Bizlere Müslüman basireti ver..
Bugün bu biyolojik savaşın idrakına vardık,
peşine şifaymış gibi sunacakları aşı, çip, ilaç her ne ise tüm bunlardan bizi ve ehlimizi muhafaza eyle..
Bizler fıtratımızda yaşamak, bir Müslüman gibi ölmek istiyoruz tatbik ettir Ya Rabbi!
Yağmur İbiç

27 Şubat 2020 Perşembe

4 Aralık 2019 Çarşamba

Bu Dünya'da Her Şey KİRALIK; Sadece Sırayla Sahipleniyoruz ...


Bu dünyada hiçbir şey bizim değil.


Her şey KİRALIK .



Oturduğumuz evler.

Kullandığımız arabalar.
Arsalar, makamlar, satın aldığımız eşyalar,

Kazandığımız paralar her şey işte !

Hatta, Annem, Babam, Kardeşim, Çocuklarımız bile ...
Sırayla satın alıyoruz, sonra ya değiştiriyoruz, ya satıyoruz, yada ölümle !
bizden başkasına geçiyor
ya sonra... 


Hayatta durmadan yaptığımız bu koşuşturmaca, kavga niye ?
der gibiyim şimdi içimden..

Nasıl bir döngünün içindeyim şu koca dünyada hiç sorguladınız mı kendinizi,

sırayla sahipleniyoruz aslında, 
ben göçünce de bu hayattan başka biri bahacak belki bu pencereden... 
tüm canlılar sırayla toprak olucak değil mi? 

Satıcı, kiracı .... 

Ey En Büyük Emlakçı :)



Ömürlerin kıymetini bilelim dostlar,

kalp kırmayalım mesela;
(Ya o kalp Rabbim katında çok seviliyorsa! (hiç korkmuyormusunuz))

çok iyilik edin mesela;
İnanın ardımızdan gelen en büyük huzur -hayırlı dua!

çok gezin mesela;
yarına nasip olacak mı o yerlere gitmek !

çok ibadet edin mesela;
eksik oruçlarınız, namazınız, zikirlerimiz vardır eksik dünlerden :(
çok huzurlu olun az nefes alın mesela :)
aldığımız her nefes sayılı, stresle sinirle çok soluyarak kalbimizin sayısını azaltmayın :)

sonuçta;

herkesin işini ne kadar yaparsan o kadar iyisin bu hayatta !!!



kendinizle sohbet edin mesela
vakti bilmiyoruz bu dünyadan yolculuğun, 
ya az kaldıysa 
acaba yapmak istedikleri var mı gitmeden ? aklında kalanları?
çok sevdiklerimden biri gidiyor yine bugün ...




Bir gün şehrin ileri gelenlerinden birine sormuslar:


“ Üstadım! 

Ben öldükten sonra evimin kapısına koyacakları levhaya sence ne yazarlar ?


-Üstad büyük bir ciddiyetle cevap verir ?


“KİRALIK EV ! ..”

25 Kasım 2019 Pazartesi

👍 PIRASALI HAVUÇLU GÜL BÖREĞİ <--- Pırasa yemeyene bile yediririm

 

İDDİALIYIM; Sebze yemeyene bile bu lezzet afiyetle yedirtir :)

 

Malzemeler

İÇ HARCI:
  • 4-5 yufka
  • Yarım kilo pırasa
  • 2 tane havuç
  • 1 bardak kaşar loru peynir
  • 2 kaşık tereyağ / az tuz
YUFKA HARCI:
  • 1 tane yumurta
  • Yarım su bardağı sıvı yağ
  • Yarım su bardağı süt
  • 1 paket kabartma tozu
  • Az tuz
ÜZERİNE SÜRMEK İÇİN:
  • Yarım su bardağı yoğurt
  • Tuz, karabiber, pul biber
  • 2 çorba kaşığı tereyağı
  • Çörek otu / Susam

Hazırlanışı

  1. Önce iç harcını hazırlıyoruz; Pırasalarınızı yıkayıp, ince dilimleyin, havuçlarınızı soyup rendeleyin, wok tava ve tereyağ ile soteliyoruz. tercihen sıvı yağ da kullanılabilir. İyice pişince ateşten kenara alın soğuması için ve tuz, biber, 1 su bardağı loru da içine karıştırıp dinlenmeye bırakın.
  2. Yufka harcını hazırlıyorum; ve yukamızı 8e bölerek üçgenlerin içine kaşık veya yumurta sürme spatulasıyla yufkanın içine harç koymadan bu sosumu sürüyorum. Hem lezzetli hem yumuşak olmasını sağlıyor.
  3. Üçgen yufkalarımızı rulo şeklinde sarıp gül böreklerimizi hazırlıyoruz. Tüm yufkamız bitene kadar :)
  4. Üzeri için yoğurtlu sosumuzu hazırlayarak bütün tepsiye dizdiğimiz gül böreklerimizin üzerine yayıyoruz, suma ve çörek otu bence olmazsa olmazı !
  5. Önceden ısınmış 190 derece fırında pişirebilirisiniz. Afiyet Bal şeker olsun
 



6 Kasım 2019 Çarşamba

İBB. Sosyal Tesis Şefinden ENFES BALIK ÇORBASI Tarifi

Kremalı Mantarlı Balık çorbasını çok severim ...

Mevsiminde 19 çeşit balığı 

İstanbul Halkının sofralarına sunan tesislerimizide sık sık giderim

Yakınlık açısından Kasımpaşa ve Haliç Tesislerinin yeri bir başka. 

Tesis yönetimi, restoran, lezzet, ortamın güvenirliği her zaman bana sıcak geliyor.
Mutfağın amirali ise balık yemeklerinin efendisi Chef Saadettin Yıldırım. 
direk kendi ağzında o muhteşem tarifi de paylaşıyorum sizinle
E artık akşama balık çorbası yaparız :)
Hadi güvenle afiyet olsun. 

İstanbul halkından 10 puan alan Haliç Sosyal tesisleri sizi bekliyor.




23 Ekim 2019 Çarşamba

Prof Dr. Erkan TOPUZ - DOĞAL ÖZDEŞ AROMALAR Hakkında bir Döktürmüş !!!

HAYATIMIZLA OYNUYORLAR!

Baktım markette zencefilli gazoz da var, imal etmiş büyüklerimiz,sağ olsunlar.
İçinde zencefil var mı? Yok. Aroması da, rengi de yapay.
Ama kendisi doğala özdeş.

Bizim bir çiçekçi var,
serada karanfil ve gül yetiştiriyor.
Satmadan önce üstlerine koku sıkıyor.
Doğala özdeş gül!
Zavallı bülbül!

Kayseri'nin en ünlü mantıcısına götürdüler,
Kaşıkla diye bir yer.
'Yer' demek doğru değil, entegre tesis mübarek.
Bir kapıdan 80 kilo giren, diğer kapıdan 100 kilo çıkıyor.
"En iyi Kayseri mantısı burada"
Aldım iki kutu, eve getirdim koydum dondurucuya.
Bir ay sonra yemeğe kalktık, baktık mantı acılaşmış.
Niye ki? Et mi bozuldu?
Etin bozulması mümkün değil, çünkü et yerine soya kıyması kullanıyorlar, içinde et olan mantı neredeyse kalmadı.
Acılık içindeki azot gazından geliyor. Raf ömrü uzasın diye paketlenme aşamasında azotu basmışlar mantıya.
Doğala özdeş!

Bir bilgi daha:

O, mantının raf ömrü uzasın diye içine konan azot gazı zamanla gıda zehirlemesine yol açıyor. Bunların hepsi doğayla özdeş gazlar.
Onlara "gıda gazı" diyorlar.
Azot gazı da, oksijen de istenmeyen durumlarda inert atmosfer oluşturarak gıdaların kısa sürede bozulmasını önlüyor.
Mesela, taze etlere de oksijen gazı veriyorlar ki, hep taze, kıpkırmızıgörünsün raflarda.
Yasal bunlar, girin internete "gıda gazı" diye yazın, görün neleryediğinizi.
Markete üzüm gelmiş. Kırmızı, iri, dipdiri şeyler. Erik gibiler maşallah!
Nereden geliyor bunlar? Şili'den.
Şili mi?
Evet!
Kaç gündür buradalar?
3-5 gün oldu.
Düşünün, Şili'nin bir köyünde topluyorlar bunları. Uzun yolculuklar sonunda bizim kasabaya kadar geliyor.
Bir süre bizim manavda bekliyor.
Alıyorsun eve getiriyorsun, evde de3-5 gün daha, bana mısın demiyor. Hala kütür kütür.
İyi ama, nasıl?
Şahane şeyler var, adına ilaç diyorlar.
Üzümlere verilen bu ilaçlardan birinin etiketindeki faydaları sayalım mesela:
Dane büyüklüğünü arttırır,Dane ağrılığını arttırır,Dane şeklini daha düzgün olarak değiştirir,
Tam olgunlaşmadan daneye parlak sarı yeşil rengini verir,
Dayanıklı ve dirençli kabuk sayesinde hasat ve hasat sonrası olabilecek yaralanmalar en aza iner, hastalıklara direnç katar,
 Kullanım dozu yükseldiğinde sofralık üzümlerde hasadı geciktirir.
Raf ömrü uzar.
Nedir bu?
Sitokinin.
Büyüme hormonu.
Bakın şu şansa ki, sitokinin insanda da aynı işe yarıyor.
Sonra anneler şikayet ediyorlar "ee benim çocuk erken kıllanıyor!"
Bu dünya böyle hanım abla, sen üzümü alırken kıllanmazsan, çocuğun kıllanır.

Adana'da çiftçilerle çalışıyoruz.
Yaz güneşi altında soğutması olmayan tankerle süt topluyorlar mandıralara.
Şöföre soruyorum "Bozulmuyor mu bu sıcakta süt?"
"Abi, tankere iki bardak hidrojen peroksit döküyorum, akşama kadar bir şey olmuyor."
Hidrojen peroksit dediği şey kadınların saçlarının rengini açmak için kullandıkları bir kimyasal.
Çok kötü değil, sadece canlıları öldürüyor.
Süte koyunca bütün bakteriler ölüyor, geriye bozulacak bir şey de kalmıyor.
Doğala özdeş süt!



Bu anlattıklarımın hepsi yasal.

Temel problem şu ki: İnsan doğa ilişkisi değişti.

İnsan yeni bir doğa kurgusu yaptı, kendini doğanın dışına aldı, doğayı alınır-satılır mal yaptı, sentetikleştirdi ve tüketime sundu.
Hal böyle olunca, insan kendinin doğal bir varlık olduğunu unuttu.
(Beşer işte, unutacak elbet)
İnternetten pantalon, ayakkabı, peynir, arkadaş ve sevgili edinmeyi marifet bildi.
Optik kabloların sunduğu hayatı da hayat bildi.İnsan artık bu!
Doğala özdeş!

Prof Dr. Erkan Topuz


  BİLİYORMUSUNUZ ?

 

TÜRKİYE'DE hatta DÜNYA DA EN DEĞERLİ 

YETİŞTİRİLEBİLEN 

BAHARAT - MEYVE ve SEBZELERE SAHİBİZ ...

 

3 Eylül 2019 Salı

GıdaDedektifi.com #Neyediginizibilin

 

Reklam için değil sağlığınız için ÖNERİYORUM!!!

uzun zamandır takip ediyorum

ALGİDA - BEE'O - COCA COLA - ÜLKER - DANONE - DARDANEL - LİPTON

 MAGNUM  - GOLF - HAYAT - MİLUPA - SÜTAŞ - TADIM - TORKU - PINAR - 

ZÜBER - NESCAFE ...

aslında tükettiğimiz bir çok ürünün içinde neler neler olduğunu görüyorum :(((

 

 https://gidadedektifi.com/  

https://www.facebook.com/gidadedektifi

 

Belki birçoğunuz eve dönüyor, belki hala çalışıyorsunuz. 
Eve gelmiş olanlar da vardır veya tüm gün evde geçirmiş de olabilirsiniz. 
Belki yorgun, uykusuzsunuz… 
Veya dinginsiniz. Peki Vücudunuz Ne Alemde biliyor musunuz? Hep birlikte anlamaya çalışalım

Saat 18:00 #VücudumuzNeAlemde
  • Mide asidi yüksek seviyededir.
  • Pankreasın en aktif olduğu saatlerdir. Sindirim enzimlerini ve kan şekerini düzenleyen İnsülin hormonunu en yüksek seviyede salgılamaktadır.
  • Akşam yemeği için en iyi saat dilimidir.Yarım saat içinde yani saat 18:30’da kan basıncı günün en yüksek seviyesine çıkacaktır.
  • Bu saat dilimi idrar oluşum hızının en yüksek olduğu saat dilimidir.
  • Bu da demektir ki; hızlıca yemekleri hazırlayalım, mümkünse saati geçirmeden yiyelim. 
  • Farklı bir saatte görüşmek üzere diyelim
  • Biyolojik saatin çocuklarımız için de geçerli olduğunu unutmayalım

27 Ağustos 2019 Salı

Mutfak Genetiğimizi Kaybettik Biz !



ÇOK MU ZOR?


Ananeniz öpülesi elleri parçalanırcasına, ovalaya ovalaya tarhana yaparken,
Siz, "Aman anane be, boş versene" deyip, marketten hazır çorba alıyordunuz ya...
Anane rahmetli oldu ve siz, o tarhananın tarifini ananeden alıp, bir kenara yazmadınız ya...
İşte o nedenle, siz, genetiği değiştirilmiş organizma yemekten kurtulamazsınız maalesef.
Ne verirlerse
Onu yiyeceksiniz.

Kız evlat yetiştiriyorsunuz, en iyi okullara gönderiyorsunuz.
Piyano çalıyor, İngilizce konuşuyor, Grammy alanları tek tek biliyor.
Bilmeli.
Ama alt tarafı limon, şeker ve su kullanıp, limonata yapmasını bilmiyor!
Yoğurdu çırpıp, ayran yapamıyor, ayran...
İşte o nedenle, kızınız, genetiği değiştirilmiş meşrubat içmeye mahkûm,
maalesef torunlarınız da.
Zahmet edip sütlaç yapmadığınız için, kek yapmaya üşendiğiniz için,
İçinde ne olduğunu bilmediğiniz gofretleri, mısır patlaklarını kemiriyor sizin oğlan!
Hamur tutmayı, şöyle mis gibi ıspanaklı bi börek yapıp, çantasına koymayı bilmediğiniz için, hamburger bağımlısı oldu.
Tahin-pekmezi " köylü işi " vıcık vıcık yağ fışkıran kremaları "modernite" sandığınız için,
Daha 10 yaşında çocuklarımız balona döndü, yuvarlana yuvarlana yürüyor, tıkanıyor, merdiven çıkamıyor.

Size zor geliyor ama zor mu evde yoğurt yapmak?
İstanbul'un güneşi müsait değil, anlarım, zor mudur İzmir'de,
Antalya'da, Adana'da evde salça yapmak?
Şikâyet edip duruyorsun, içine katkı maddesi konuyor, zorla beyazlatılıyor diye...
İster tam buğday unundan, ister çavdardan, hakikaten zor mudur evde
ekmek yapmak?
Bütün ailen kabız...


Tonla para verip, abuk sabuk ambalajlı-meyveli saçmalıklardan medet umacağına, 
niye öğrenmiyorsun kabak tatlısı yapmayı?

Güya, çoluğunu çocuğunu düşünüyorsun, taze taze yesinler diye, pazara gidiyorsun
Eğri büğrü biberlere, doğal olduğu için tuttuğunda ezilen domateslere ağız burun kıvırıyorsun, hormonlu, tornadan çıkmış gibilerini alıyorsun
Ne işe yaradı senin pazara gitmen?

Kocanız da, bu satırları okuyup, size akıl verecek şimdi...
Söyleyin ona, ukalalık etmesin, götürün aktara, hatmi çiçeğiyle zencefili birbirinden ayırt etsin, ondan sonra konuşsun!

Enginar, börülce, radika, cibes pişirmekten haberin yok;
Gazetelerin tiraj almak için uydurduğu uzmanlarından fıldır fıldır brokoli tarifleri öğreniyorsun...
Brüksel lahanası yiyerek mi AB'ye gireceğini sanıyorsun?

Çin'den bal getiriyorlar mesela...
Taaa Arjantin'den, Meksika'dan bal getiriyorlar.
Neymiş efendim, içinde genetiği değiştirilmiş organizma olabilirmiş falan...
İçinde tavuk ibiği, maymun kulağı olmadığına şükredin!
Ben iddia ediyorum;
Kaşla göz arasında frankeştayn ürünlere kapıları açan arkadaşlarla, 
 Amerikan çiftçilerinin avukatı profesörlerimiz, 
sırf karakovan balına sahip çıksa, Şemdinli'de, Pervari'de terör bile azalır, terör bile...


Uzatmayayım.

Mutfak genetiğimizi kaybettik biz.
Elin adamı, mısırdan, soyadan, domatesten önce beynimizin DNA'sını değiştirdi!

Hurrraaa diye köyden kente göçerken, dışarda tıkınmayı şehirleşme zannettik. 
Ambalajlı ürün tüketmeyi, zenginleşme zannettik.

Dolayısıyla, ya kafayı değiştirip, özümüze döneceğiz,
Ya da ne verirlerse onu yiyeceğiz.


Yılmaz ÖZDİL'den 
👍👍👍

31 Mayıs 2019 Cuma

1 haftada 3 kilo vermek için HIZLI DİYET


BEN BUNA ACİL DURUM DİYETİ de diyorum bazen .

DÜĞÜN, NİŞAN, TÖREN öncesi ABİYELER için tavsiye edilir  :)

 

Not: 1 Haftada 3 kilo vermek için kesinlikle yürüyüş yapmalısınız.


Kısa süreli, acil durumlarda ancak güçlü diyetle doğal olarak kilo verebileceğinizi bilmelisiniz. 
Sadece yağ yakılmasını teşvik edecek olan bu haftalık diyet menüsüne uymanız yeterlidir.

 

Kahvaltıyı asla atlamamalısınız. 

Alkolsüz içecekler, fazla kafein ve işlenmiş gıdalardan uzak durun, çünkü bol şeker içerirler. 

8’den sonra yemeyi bırakın. 

7 günlük diyetin ardından kilolarınızla kıyaslama yapabilmeniz için kendinizi öncesinde de tartın. 

Meyveler Ve Sebzeler Bol Miktarda Su Bulundurur. 

Bu diyet bağırsak hareketlerinizi geliştirir. 

 

1. Gün 

Meyve Günü Bütün gün boyunca, sadece meyve yemelisiniz, 
yani kahvaltı, öğle yemeği ve akşam yemeği için; muz hariç. Papaya, elma, ananas, vb. Yiyebilirsiniz. 

 

2. Gün

Sebzeli gün Bu gün kahvaltı, akşam yemeği ve öğle yemeği için sebze yemelisiniz. 
Güne pişmiş karbonlarla başlayın, böylece karbonhidratlar gün içinde parçalanabilir. 
Brokoli ve fasulyeler gibi lifte bol miktarda bulunan sebzeleri içerir. 
Bunları salatalara, çorbalara veya buğulamalara ekleyin.

 

3. Gün

Meyve ve sebze günü Diyetin üçüncü gününde 1. ve 2. günlerdeki gıdaların bir kombinasyonunu yapmalısınız. 
Muz ve patateslerden kaçının. 

 

4. Gün 

Süt ve muz günü; Sadece süt ve muz yemelisin. 10 muz ve 3 bardak süt tüketebilirsiniz. 

 

5. Gün

 Bayram günü; Bu gün yağsız et yemelisin. 
Örneğin, yağsız tavuk veya balık filetosu ve 8 domatese kadar. 
Etin alınmasından dolayı vücut tarafından üretilen ürik asitin çıkarılmasını teşvik etmek için daha fazla su, 
yani 12 ila 15 bardak tüketin. 

 

6. Gün

Kırmızı et ve sebzeler İstediğiniz kadar pişirilmiş kırmızı etleri 
ve öğle yemeği için istediğiniz kadar sebzeleri yiyebilirsiniz. 

 

7. Gün

 Pirinç ve sebzeler; Seçtiğiniz buğulanmış sebzelerle karışık öğle yemeği için pişmiş kahverengi pirinç tüketin. 
Bu gün sadece bir patates yiyebilir ve taze meyve veya sebze suyu tüketebilirsiniz. 

Eğer UYGULAYABİLİRSENİZ gerçekten kilo verdiriyor !
ve DİYET sonrası normale dönüşünüzde öğünlerinizi hazır miğdeniz küçülmüşken azaltın,
sağlıklı olmak için sebze-meyve-et ürünlerine abur cuburdan 10bin kat fazla yer verin..

Önemli Not: 1 Haftada 3 kilo vermek için kesinlikle yürüyüş yapmalısınız.


15 Mayıs 2019 Çarşamba

KARNIYARIK - Ramazanda Sofraların Baştacı


KARNIYARIK


İftara misafiriniz var, 

riske atmak istemiyorsanız herkesin yemekten zevk alacağı mükemmel lezzet !

Karnıyarık yanına Menü Cacık - Pilav - Börek - Şerbetli Tatlı muhteşem oluyor...

Afiyetle sofrada yüzler gülüyor...

Patlıcan sebzelerin en güzel tadı ve tarifiyle klasik hiç pişman olmazsınız :)

 

Malzemeler :

6 - 7 adet küçük boy patlıcan
250-300 gram az yağlı kıyma (kasaptan olsun lütfen) 
2 ad. soğan - eti bol olsun derseniz 1 büyük yeterli:)
1 ad. domates
3 diş sarımsak
2 yemek kaşığı salça
7-8 ad. sivri biber
sıvıyağ, tuz, larabiber, kırmızıbiber, maydanoz

patlıcanları çizgili soyup suda bekletin acısı geçsin, sonra havlu üzerinde süzülsün suları ve yağda biraz kızartın,
iç harcı için soğan, sarımsak, kıymayı kavuralım, içine salça, 1 biber, 1 domateside ince kıyıp ilave edelim,
baharatlarını ve maydanozu ekleyip, yarım çay bardağı su döküp içine kapatalım.
çok lezzetli oldu bundan börek bile yaparım ben :)

bir yanda kızarttığınız patlıcanları tepsiye alın içine harcımızı dolduralım, üzerine de 1 domatesi dilimliyorum
tepside aralara kızarttığım biberleride ilave ediyorum, son olarakda salçalı su döküyorum içine.
son olarak 170 derece ısıtılmış fırına atabilirsiniz 20-25 dk. tam kıvamında olacaktır.
afiye olsun...

 


6 Mayıs 2019 Pazartesi

Geldi Gönlümün Sultanı ...


RAMAZAN 1 ...


Ramazan;  eğer kalp kırmamaksa,  gönül almaksa, gücü yettiği halde 
her acısını sadece Rabbine bırakmaksa,
 gönül orucunuz mübarek olsun.
Dilini temiz tutmak, rızkına şükretmek, derdini yalnız Allah'a (cc )  sunmak, 
doğruyu tavsiye etmek ise
dil orucunuz mübarek olsun.
Gözünü haramdan sakınmak, güzel bakmak, güzeli görmek, 
gördüğüne hüsn-ü zan ile hükmetmek ise
göz orucunuz mübarek olsun.
Kulağını gıybete kapatmak, Kura'n sesine açmak, doğru tavsiye dinlemek, 
hakk kelamı duymaksa
kulak orucunuz mübarek olsun.
Güzel düşünmek, bedeni hak yolunda yormak, kötü işlerden kaçmak, 
kul hakkına dikkat etmekse,
 bedeninizin, aklınızın ve ruhunuzun orucu mübarek olsun...

 


Rasûlullah ﷺ şöyle buyurdu: 

“Allah rızâsı için bir gün oruç tutan kimseyi Allah Teâlâ, 

bu bir günlük oruç sebebiyle cehennem ateşinden yetmiş yıl uzak tutar.” (Buhârî, Cihâd 36)


ben orucu, oruç tutmayı sevenlerdenim...
RABBİM hakkıyla eda etmeyi hepimize nasip etsin...

Ramazan-ı şerifinizi cümleten tebrik ederim.  


2 Mayıs 2019 Perşembe

Tekrar Isıtıldığında Zehirlenme Riski Olan 6 Yiyecek * RAMAZAN

Malum Ramazan Arefesindeyiz ...

Hazırladığımız bir çok yemek belki tüketilmeden yarına kalacak; 

yaz dönemi havalarda sıcak artık...

Özellikle birçok yiyecek, tekrar ısıtıldıklarında toksin yaymaktadır. 

Bu sebeple, 

saydıklarımı bu ramazanda varmısnız 

salatalarda, zeytinyağlı soğuk yemeklerde biraz kullanmayı deneyelim. 

Sindirim, oruç ve serinlemek adına ne dersiniz ???

 
1. TAVUK
En çok tüketilen yiyeceklerden biri, çabuk bozulmaz ve ısıtıldığında da tadını korumaktadır. 
Sıcak günlerde taze pişmiş ya da soğuk olarak tüketilmesi tavsiye ediliyor...
Aslında tavuğu tekrar ısıtmak, protein değişmesine yol açıyor,  düşük ısıda ıstın !!!
Hatta; fazla olduğunu düşünüyorsanız bir kısmını haşlayıp dondurucuya atabilirsiniz, 
çorba içine ilave edersiniz daha sonra :)




2. YUMURTA
 Aynı tavuk gibi ısıtıldığında yumurtanın da protein yapısı değişiyor
üstelik içindeki su miktarı da azalıyor. 
Bana sorarsanız ısıtılmış olsa bile beklemiş yumurta yemek içime sinmiyor.
Nadir görülen bir zehirlenme türü olsa da yumurtalı yemekler ve sosları tüketirken dikkatli olmakta yarar var.




3. ISPANAK
Kesinlikle bir seferde tüketilmeli. 
Çünkü ıspanakta bulunan nitrat, tekrar ısıtıldığı zaman nitrite dönüşüyormuş. 
Özellikle bebeğinize ıspanak verirken buna dikkat etmenizde yarar var. 
Bebekler için 5 mg nitrit alımı bile ciddi zehirlenmeye yol açabilir.
Yalnızca ıspanak değil; marul, lahana , roka gibi çiğ tükettiğimiz diğer yeşillikler de aynı listede en tehlikeli yiyeceklerin başını çekiyor.



4. KEREVİZ
Biz zaten yoğurtlu salatasını çok seviyoruz :) Şanslıyız demek ki.
Tarifini zevkle yayınlarım ilk fırsatta 👌
Ama; 
çorbanızda kereviz bulunuyorsa, tekrar ısıtmaktan kaçının. 
Kerevizde de, yeniden ısıtılması durumunda potansiyel kanserojen olan nitrat var...





5. BAKLA 
Zeytinyağlı dereotlusuna bayılırım... 
Bakla zehirler mi demeyin! Afiyetle yiyip vefat edenler bile var nette araştırabilirsiniz.
Bakla; magnezyum, fosfor, potasyum, folik asit, C vitamini ve lif açısından iyi bir kaynaktır. 
Özellikle lif içeriği sayesinde diyet içinde çok önerilir. 
Ama, içeriğinde bulunan antioksidan divicine, kandaki enzim düzeyi düşük olan bireylerde 
kırmızı kan hücrelerinde parçalanmaya neden olur. 
Özellikle çiğ baklanın yenmesiyle oluşmakla Ege ve Akdeniz Bölgesinde çokça rastlanmaktadır.




 6. MERCİMEK
Hatta türev çorbalar diyebilirim, malesef ki bu durumu yaşadık:(
annem, özene bezene yapmış, nişan var dışarda kalmasın diye iyice soğumadan dolaba koymuş,  
ertesi gün öğlen çıkarıp yiyorlar
(oğlumda var 2 yaşında)...
sonrasını anlatamam, ikisinde de bulantılar, kusmalar, neye uğradığımızı şaşırdık! 
şükür ki kimseye birşey olmadı...
Gıda zehirlenmeleri bazen baş ağrısı, kanlı dışkı, ishal şeklinde de kendini gösterebiliyor aklınızda olsun...  

Böyle bir zehirlenme durumda 

İLK YARDIM BOLCA SU İÇİRİP KUSTURUN !!! !!! 

sonra yoğurt ayran tavsiye ediyorum .. Doğalından :)


  KISACASI: 

En önemli nokta pişmiş yemekler 2 saatten fazla oda sıcaklığında beklememeli. Çünkü bakteri üretecektir.

Yeni pişirdiğiniz yemeği soğuyunca buzdolabına kaldırmak daha güvenli olacaktır. 

Mümkünse Yemeklerinizi En fazla 1 kez ısıtın, yada yiyeceğiniz miktarı ısıtın...

Çiğ Eti ya da kıymayı derin dondurucuda 4 aydan fazla bekletmeyin. 

Pişmiş et ile çiğ eti yan yana bekletmeyin. 

Yemek yaparken kullandığınız bıçağı başka bir şey için yıkamadan kullanmayın.

bunlar şimdilik ilk aklıma gelenler... 


Fazla tüketildiğinde malesef ki birçok sevdiğimiz çiğ meyve bile
(çilek, kaju, ton balığı, fıstık, bal, muskat, domates ...) bize zarar vermektedir ...

Arkası yarın gibi oldu ...
Sağlıcakla kalın...



 


 

 

SOSYAL SORUMLULUK PROJESİ yada İNSAN OLABİLMEK diyelim adına Dünyada EN BÜYÜK PLATFORM : BOYKOT DEDEKTİFİ

BİR TARAF OLMAK İÇİN Müslüman Olmanıza Gerek Yok,  yada  🇵🇸 Filistini Desteklemek ve İşgalci İsra*ili Sevmemek adına Sebep de beyan etme...

Arşiv


Binlerce Kere Tıklanıyoruz; Çok Teşekkür Ederim . . . MİLLLYON KERE MaşaALLAH...