Bu Blogda Ara

Zeynep'le Hafta Sonu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Zeynep'le Hafta Sonu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Haziran 2020 Çarşamba

7. Koğuştaki Mucize


Arşivimize bir tane film daha ekleyelim....

7. Koğuştaki Mucize, 

İlk izlediğimde etkilendiğim, hatta not alıp sizlere mutlaka yazmalıyım dediklerimden... 
5 milyonun üzerinde izleyicisi Türk sinema tarihinin en çok izlenen 8. filmi oldu. 
aslında itiraf ediyorum çok geciktim :(

Ege kasabasında 1983 yılında küçük bir kız ölür;
Zihinsel engelli bir babanın (Aras bulut gerçekten çok iyi oynamış👌👌👌👌👌👌)
 siyah önlüğünü giyip yeni ilkokula giden kızı ile aynı zeka yaşında başına gelenleri konu almış, 
küçücük bir kızın umuduyla adaleti ozamanlarda aramışlar ...

Şimdiki gibi miydi eskiden diye... 
başlar hani büyüklerimiz...
 
kerpiç evler, ev yapımı çabalar, ilk öğretmenim, hayat şartları, 
askeriye, hayata el koyanlar, kanunları kurallar varmış, 
vicdansızlar cabası, günümüz şartlarına çok şükür.

Tüm hepsini senaryoyu yazabilirim bunlar hep bildiğimiz yaşamlar... 

Bir umudun peşinde giden küçük kızı sevdim,
Ona gerçekten inananları sevdim,
Ama en çok güzel yürekli insnaları sevdim, 
özlüyor insna samimiyeti her daim...
Geçmiş anılara döner gibi oldum, benim de okula giderken kırmızı bir çantam vardı, 
ilk onu almıştık siyah önlüğümle beraber...

 Neyse...

Memo'nun başına gelenler de aynen öyle, suçsuz yere neler çekiyor, 

izleyin bakalım 7. Koğuştaki Mucize onu kurtarabilecek mi?

 



Çağan IRMAK Babam ve Oğlum filmini anımsattı biraz bana ...

6 Şubat 2020 Perşembe

Büyük İstanbul Depremi ZELZELE-İ AZİME - Sözcü Gazetesi

"İşte bugün,üzerinden tam 125 yıl geçen son büyük İstanbul depremini; 

tarihimizde “Hareket-i Arz”, “Zelzele-i Azime” ve “Zelzele-i Müthişe” diye anılan 1894 depremini anlatacağım" 

Sinan MEYDAN.


İstanbul’da 10 Temmuz 1894 Salı günü saat 12.24’te 17-18 saniyelik çok şiddetli bir deprem oldu. 
Resmi rakamlara göre İstanbul il sınırları içinde 474 kişi öldü, 482 kişi yaralandı. 
Toplam 387 dayanıklı yapı, 1087 ev, 299 dükkan hasar gördü


1894 DEPREMİ
Tarih: 10 Temmuz 1894, Salı.
Saat: 12.24.
İstanbul, çok şiddetli bir depremle sarsıldı.
Ertesi gün Moniteur Oriental Gazetesi depremi okurlarına şöyle aktardı: “Saat 12.24'te yaklaşık yarım dakika süren şiddetli yer sarsıntısı bütün kentte tarif edilemez bir paniğe yol açtı. Maalesef çok sayıda ölü ve yaralı bulunmaktadır. Her yerde çığlıklar, gözyaşları ağlamalar, sinir krizleri, bayılmalar, Tanrı'ya, Meryem'e yakarmalar duyuluyordu. Çok insan geceyi yıldızlar altında geçirdi. Bütün kentte bir dükkan bile açık kalmadı. İstanbul ve bazı vilayetlerde başlayan kolera vakası sebebi ile bitkin düşen halk, ardından meydana gelen deprem faciası ile iyice perişan olmuştur.”
Atina Rasathanesi Müdürü D. Eginitis'in deprem raporuna göre 1894 depremi şöyle gerçekleşti: İlk olarak yeraltından gelen şiddetli bir gürültü duyuldu. Bu sırada başlayan hafif sarsıntı giderek şiddetlendi. Bu ilk sarsıntı 4-5 saniye sürdü. Sonra çok daha şiddetli ikinci bir sarsıntı gerçekleşti. 8-9 saniye süren bu sarsıntı çok büyük hasara neden oldu. İkinci sarsıntısının hemen ardından 5 saniye süren nispeten daha hafif üçüncü bir sarsıntı meydana geldi. Her üç sarsıntı toplam 17-18 saniye sürdü.
Depremin merkezi, Yeşilköy'ün 8 kilometre açıklarında güneydoğu Marmara Denizi'ydi.
Deprem sırasında çıkan gazlar, depremden sonraki üç gün içerisinde Büyükada'da denizin üzerinde 3 kilometre boyunca uzayan bulut şeklinde bir dumana neden oldu.
D. Eginitis, bu rapor dışında bir de deprem haritası hazırladı. Deprem bölgelerini, H. Kiepert haritasının üzerinde tespit etti. Buna göre Çatalca'dan Adapazarı'na, İzmit Körfezi boyunca uzanan tam 175 kilometrelik bir alan depremin merkez bölgesiydi. Depremin en çok etkilediği birinci bölgedeki yerleşim yerleri şuralardı: Adapazarı, İzmit, Gebze, Kartal, Adalar, Üsküdar, İstanbul, Büyük ve Küçükçekmece, Çatalca, Marmara Denizi'nin bir kısmı, Bozburun, Yalova, Karamürsel ve Sapanca…
Deprem sırasında deniz önce 200 metre kadar geriye çekildi, sonra büyük bir şiddetle karaya vurarak kıyıdaki tüm tekneleri, sandalları, kayıkları karaya sürükledi.
Deprem sırasında İstanbul'un değişik yerlerinde büyük yarıklar, çatlaklar, çökmeler meydana geldi. Ambarlı'da -biri 3 kilometre uzunluğunda- iki büyük yarık oluştu. Heybeliada'da Ruhban Okulu ile Ticaret Okulu arasında küçük bir yarık oluştu. Sirkeci iskelesi önünde yer uzunlamasına 42 metre yarıldı. Kınalıada'da, Burgazada'da, Ortaköy'de de yarıklar ve çatlaklar oluştu.
İstanbul ve civarındaki artçı sarsıntılar 8 Ağustos 1894'e kadar devam etti.
Depremde birçok bina yıkıldı veya ağır hasar gördü. Kapalı Çarşı, Bitpazarı, Mercan Çarşı tamamen yıkıldı. Camiler, minareler, medreseler, okullar, rıhtımlar, hanlar, dükkanlar, karakollar, evler yerle bir oldu. Binalardan çıkamayan yüzlerce kişi enkaz altında kaldı. Fatih, Beşiktaş, Ortaköy, Sultanahmet, Aksaray, Edirnekapı, Topkapı, Balat, Bakırköy, Silivrikapı'da hasar çok büyüktü. Resmi rakamlara göre İstanbul il sınırları içinde 474 kişi öldü, 482 kişi yaralandı. Toplam 387 dayanıklı yapı, 1087 ev ile 299 dükkân hasar gördü.
1894 İstanbul depremi su kuyularına, su bentlerine ve su kemerlerine de zarar verdi. İstanbul'da temiz su sıkıntısı baş gösterdi.
Deprem sırasında telgraf hatları koptu. Telgraf ve Posta Nezareti'nin sevk ve haberleşme merkez odaları harap oldu. Bu nedenle İstanbul'un çevresindeki kazalarda ve köylerde neler olup bittiği bir süre öğrenilemedi. Deprem sırasında Çanakkale, Bozcaada ve Sakız arasındaki telgraf haberleşmesi kesildi. Denizaltı telgraf kablosunun Kartal'dan 3 mil açıkta koptuğu belirlendi. İzmir ve Selanik ile yalnız Odesa hattı ile haberleşilebildi.
125 yıl sonra değişen hiçbir şey yok! 2019'da, geçtiğimiz hafta, yıkıcı olmayan bir İstanbul depreminde GSM operatörleri sus pus oldu.
125 yıldır değişmeyen şeylerden biri de komplo teorileri. Malum! Bugün “depremleri Amerika'nın yaptığını” iddia edenler var. O gün de 1894 depremini, daha önce Marmara Denizi'nde sondaj çalışmaları yapan Rus ve Amerikalı mühendislerin yaptığını iddia edenler olmuştu.
1894 depremi sonrasında Amerika'dan Fransa'ya, Almanya'dan Belçika'ya kadar birçok yabancı ülke İstanbul depremzedelerine yardım gönderdi.
II. Abdülhamit'in depremle imtihanı: Tüm Müslümanlar abdestli gezecek!
1894 depremi sırasında Yıldız Sarayı'nın zemin katındaki çalışma odasında Derviş Paşa ile görüşen II. Abdülhamit, odadan bahçeye çıktı.
O akşam saraylıların ve saray çalışanlarının konaklaması için bahçeye çadırlar kuruldu. Fakat padişah, geceyi odasında geçirdi.
II. Abdülhamit, depremden sonra Yıldız Sarayı'nda ezan ve Zilzal Suresi'ni okuttu. Bütün Müslümanların daima abdestli gezmelerini, dini vecibelerini yerine getirmelerini, tövbe etmelerini ve yeni depremler olmaması için dua etmelerini istedi. Padişahın emriyle bir aydan fazla bir süre Kur'an-ı Kerim okutuldu ve Allah'tan af dilenildi.
II. Abdülhamit, Hicaz valisinden de Haremeyn-i Şerifeyn'de, İstanbul'da deprem ve koleranın son bulması için dualar okutmasını istedi. Bunun üzerine Medine-i Münevvere'de din adamları, seyit ve eşraftan bazı kimseler İstanbul'un kolera ve depremden kurtulması için dua ettiler. İstanbul'daki bazı tekke ve dergahlarda ve taşradaki cami ve mescitlerde de felaketin son bulması için dua ve niyazda bulunuldu. Kiliselerde de dualar edildi.
Depremden hemen sonra II. Abdülhamit;
 “Şehremaneti”, “Sıhhiye” ve “Zaptiye Nezareti”ni harekete geçirerek yaralıların hemen tedavi edilmesini, arama kurtarma ve enkaz kaldırma çalışmalarına başlanmasını, sokakta kalanlar için çadırlar kurulmasını, fırınlardan bol miktarda ekmek dağıtılmasını, ihtiyacı olanlara yardım edilmesini emretti. Bir yardım komisyonu oluşturdu. Yardım edenlere madalya verdi.
Atina Rasathanesi Müdürü D. Eginitis'i davet edip bir deprem raporu hazırlattı. Deprem sonrasında İstanbul Rasathanesi'ne Avrupa'dan bazı aletler satın aldırdı.
Bugünkü depremleri, yöneticilerin “dinsizliğine”, “imansızlığına” bağlayanlar, II. Abdülhamit dönemindeki büyük İstanbul depremini ve o depremde onca caminin yıkılmasını neye bağlayacaklar acaba?
D. Eginitis'in deprem raporu: Kötü zemindeki kötü ve eski binalar yıkıldı
1894 İstanbul depreminden sonra Atina Rasathanesi Müdürü D. Eginitis ile İstanbul Rasathanesi Müdürü Coumbary ve yardımcısı Emile Lacoine bir deprem raporu hazırladılar.
15 Ağustos 1894'te II. Abdülhamit'e sunulan raporun bazı bölümleri şöyle:
“İstanbul'daki bu deprem çok büyük hasar yapmış, zarar görmeyen bina kalmamıştır. Depremin şiddeti Heybeliada ve Kınalıada'da daha fazladır. Burada Ruhban Mektebi yıkılmıştır. İnsanlar günlerce baraka ve çadırlarda yaşamışlardır. Arazinin durumu hasarın büyüklüğünde etkili olmuştur. Örneğin Katırlı Köyü'nün yarısı çamurdan oluşan arazi üzerinde kurulduğundan büyük hasar olmuş, diğer yarısı ise dayanıklı arazide olduğundan hasar olmamıştır. Yine Yalova'da kurulan bir çiftliğin binaları kumlu arazide olduğundan yıkılmış, diğer taraflar sağlam kalmıştır. Binalarda kullanılan malzemenin iyi olmaması, binaların eskiliği ve hepsinin merkezde olması İstanbul'da ve köylerde zararın artmasına nedendir. Yapılan incelemeler sonucu ahşap binaların ve iyi yapılan tuğladan ve demir ile bağlanan binaların depreme dayandıkları saptanmıştır.”
Görüldüğü gibi 1894 İstanbul depreminde bozuk zemindeki, kötü ve eski binalar yıkılırken sağlam zemindeki, iyi yapılmış binalar ayakta kalmıştı. Aradan 105 yıl geçti. İstanbul'u da etkileyen 17 Ağustos 1999 depreminde yine bozuk zemindeki, kötü ve eski binalar yıkıldı, sağlam zemindeki iyi binalar ayakta kaldı.
Osmanlı döneminde İstanbul'u etkileyen son büyük deprem 9 Ağustos 1912'de Şarköy Mürefte'de meydana geldi. 7.3 şiddetindeki bu deprem ağır hasara yol açtı. İstanbul, Cumhuriyet döneminde de 4 Ocak 1935'te ve 18 Eylül 1964'te 6.4 şiddetinde iki büyük depremle sarsıldı.
Demem o ki, 
1894'teki son büyük İstanbul depreminin üstünden tam 125 yıl geçti. Ve biz neredeyse hiç ders almadan yeni bir büyük İstanbul depremi bekliyoruz.
———————————————–
Kaynaklar:
1- Sema Küçükalioğlu Özkılıç, 1894 Depremi ve İstanbul, İstanbul, 2015.
2- Hamiyet Sezer, “1894 İstanbul Depremi Hakkında Bir Rapor Üzerine İnceleme”, Tarih Araştırmaları Dergisi, S.18, C.29, Ankara, 1997, s. 169-198.
3- Fatma Ürekli, İstanbul'da 1894 Depremi, İstanbul, 1999.
4- Mesude Çorbacıoğlu, “1894 Zelzelesi Hakkında Rapor”, Hayat Tarih, S.9, İstanbul, 1976, s.58-62.


BEN TAMAMINI OKUYUNCA ÇOK ETKİLENDİM;
DETAYLI OKUMANIZI RİCA EDİYORUM 

3 Ocak 2020 Cuma

GÜLÜMSE :) Sana Çok Yakışıyor ...



Sebepsiz yere gün içinde gülmenizin 

veya mutlu insanlarla birlikte olmanızın 

beyniniz üzerindeki pozitif kimyasal etkilerini biliyor musunuz? .


16 Aralık 2019 Pazartesi

Yalova Termal Şifalı Kaplıcaları - Sultan Banyo

Dünyada sağlık turizmi giderek önem kazanıyor ...

 İstanbul'a Yenikapı'dan Feribotla 1saat 15 dk. uzaklıkta 

araçla köprüden 1 buçuk saatte gidebileceğiniz şifa kaynağı sıcacık bir ortamdan bahsedelim ...

Yalova merkeze 12 km. mesafede ve minibüs kalkmaktadır... 

Biz bu hafta ufacık bir kaçamak yaptık :)

özellikle sonbahar kış aylarında tavsiye ediyorum .... 

 


Yalova Termal Kaplıcalarının Hikayesi Nedir ?


Termal ilçesinde bulunan kaplıcaların milattan önce 2000 yılında meydana gelen 
bir deprem sonrasında ortaya çıktığı bilinmektedir. 
Bu dönemden sonra sürekli ilgi odağı olan Termal ilçesi, özellikle Romalılar döneminde çok daha meşhur olmuştur. 
Farklı kaynaklarda yer alan bilgilere göre yerin altından çıkan sıcak su ve buhar, 
o dönemki insanların burada yeraltı tanrısı yaşadığına inanmasına neden olmuştur. 
Romalıların ardından Bizans hakimiyetine giren Termal ilçesine ilk hamam bu dönemde yaptırılmıştır.


Yalova hem memleketim hem yakında nefes alacağım bir tatil, sağlık ve turizm merkezi .
Hava ne kadar soğuk desekte; 
ulu kocaman çınarlar arasında yol alırken bu mis gibi hava harika geliyor.
yazın görseniz yemyeşil birde :)

Hayrettin Karaca tarafından, 1980 yılında 13,5 hektar arazi üzerinde kurulan koleksiyon 
Türkiye'nin ilk ağaç müzesi Karaca Arboretumu da buradadır.
 Bugün yaklaşık 7000 civarında değişik bitki türü ile harika peyzaja sahiptir.



Yalova Termal, 
T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI TERMAL İŞLETME İDARESİ tarafından işletilmektedir.

Kalsiyum, Sülfatlı Ve Florürlü Miks Termomineral Sular Sınıfındandır. 
Toplam Mineralizasyonu Yaklaşık 1500 Mg/L Düzeyindedir. 
Ayrıca Kaplıca Suyu Renksiz, Berrak Ve Tatlıcadır. 
1911 Yılında Roma'da Yapılan Kaplıcalar Yarışmasında "Suları Faydalı En İyi Kaplıca" Ödülünü Almıştır.

Yalova Termal Suyunun Termal Havuz ve Kurşunlu Hamamı, Banyo Kürleri, 

Özellikle Romatizmal Hastalıklarda Etkilidir.  

Girişten sonra biraz ilerledikçe tarihi Termal Kaplıcaları ve Bembeyaz Çınar otel sizi karşılıyor,  

Sağlık Bakanlığı Çalışanları İçin %50 İndirim Uygulanmaktadır.
Tesisin Şifalı Suları Hatta bu kış çekilen fotoğrafı Dünyaca Ünlüdür.

 

 
Yalova Atatürk’ün benim kentimdir dediği;
Termal'de pek çok defa gelerek yazlık başkent olarak kullandığı 
1929’da 35 günde tamamlanan Atatürk Köşkü’nü gezebilirsiniz (ücretli)

Tam meydanında kurulan ve muhteşem sultan kostümleri 
hatta rengarenk papağanlarla fotoğraf çektirebilirsiniz. 


İlk misafiri Mustafa Kemal Atatürk olan tarihi Limak otel muhteşeme ama söylemeden geçemicem .



 

Aslında çok fotoğraf çekmek isterdim 
ama kendim yürüyüşe dalmışım, bu sefer gözlerim benim için kaydetti anı...
Yine de netten buraya dair güzel noktaların hepsini toparladım sizlere ... 



Biz sıklıkla :) 
Sultan Abdülmecid'in 
Bezm-i Alem Valide Sultan 'ın romatizma ağrılarına iyi gelince ilgi gören
Valide Hamamı’nın yanında Sultan Banyo'yı tercih ediyoruz... 
Aile banyoları var ücreti 2 kişi+çocuk için 60 tl. 


Bir nefes şu hayat !

Sevgilerimle ...



 

 

11 Aralık 2019 Çarşamba

Pantone Renk Enstitüsü 2020 Yılının Rengi olarak Klasik Mavi'yi Seçti

Pantone En büyük Renk enstitüsü diyebilirim, 

Yaklaşık 20 yıldan bu yana her sene yılın rengini belirliyor. 
Sonrasında moda, mobilya, makyaj takı, teknoloji artık aklınıza ne gelirse her şekilde hayatımıza giriyor...
Özellikle tasarım ve reklam firmaları bu konuda çok çalışkanlar tebrik ediyor;
çokkk güzel pazarlıyorlar :)))


Bu yıl da Pantone Renk Enstitüsü geçmişte olduğu gibi 
2020’nin renk tonuna sahip eşyalar piyasaya sürmek için FedEx, Adobe ve The Inside ile ortak çalışmalar gerçekleştirecek.

19-4052 klasik maviyi; 

tarz bir süreklilik ve güven; her zaman itimat edebileceğimiz, elle tutulur ve güven telkin eden bir ton” sözleriyle değerlendirdi.

Hakikaten böyle güzel bir koltuğa dokunasım geldi, hissetmeliyim de !

Beyaz - Gri - Çimen Yeşil - Siyah ile ortak kontrastlarla da hayatınıza sokabilirsiniz.
Benim şahsen örnekler çok hoşuma gitti .



Mobilya biraz ciddi bir değişim diyorsanız 
Gündemi takip ediyorum bende imajı oluşturmak adına daha küçük dokunuşlar atalım :)




Bu rengi çok severim, 
Kabanım, elbisem, makyajım vs. çok da tercih ederim,
şimdi ipek şantuktan olan mavi abiye elbiseme anne kız kombin yapmak adına kızıma da dikeceğim :)
Sizinle küçük dikiş çalışmalarımdan da paylaşırım yine ...




 

Daha büyük maviler de var hayatımıza sokmak isteyeceğimiz...
rüyalar büyük olsun :)


29 Kasım 2019 Cuma

MUTFAK DOLABI YENİLEME BOYAMA PROJESİ - DIY : Cadence Hybrit Multisurfaces





  Felsefem ! Atmıyoruz, Yeniliyoruz ...

Her geçen gün daha fazla tüketiyoruz herşeyi, En çok da Sevgiyi, Saygıyı, Emeği, Zamanı...


Merhaba dostlarım;
Özellikle Hobi, Dekorasyon hatta el sanatlarına dair sitelerde, instagramda 
hatta kurslarda 
son dönemde yaygın şekilde alışverişi-yeni tüketimini azaltan, yenilemeye-geri dönüşüme dair bir akım var.

Kendi adıma ne yapabilirim beni daha mutlu edecek diye düşünürken; 
ilk sırada kesinlikle mutfaktan başlamalıyım diye karar verdim... 
Akrilik Membran Mutfak dolabım daha çok yeni 4-5 yıllık ve en ufak deformasyonu yok, 
kapakların çok parlak renk dokuda olması hoşuma gidiyordu :( 
ama şu kapakların haline bakar mısınız !!!
Güneş gören alan diyordum başta ama zamanla yayılarak artan bir sararma başladı .
 

Üstelik tek benim değil tüm apartmandaki bayanlarda bu durumdan mutsuzdu .
 


Araştırmalarım sonucunda  
Cadence Hybrit Multisurfaces boyalarını tercih ettim, 
bu bir reklam yazısı değildir ! 
Ahşap, seramik, polyester, kumaş, deri, metal, duvar, dolap, plastik tüm yüzeyler için 
kullanılabilen özelliğe sahipler. 
Astar ve zımpara da gerektirmiyor.

  

Gerekli malzemeleri size tek kolajda hazırladım :

 

 Uygulama sırası açısından videoyu da ekliyorum.

 

 

👆 Bunlar da Cadence en atlı beyaz tonları...

 

BİZ Pak beyaz (500 ml. H002) seçtik, 
krem tonajı yakalayabilmek adına içine Taffy (120ml. H005) ekledim, 
dil çubuğu yardımıyla kapaklı yoğurt kabı içinde yaklaşık 10 dk. renklerin iyice özdeşip karıştırın.
1. olarak kapaklarınızın kuluplarını - ardından da dolap kapaklarınızı yerlerinden sökün,
gazete üzerinde boyayabiliyorsunuz, damlamıyor bile :)
2. aşama da ilk olarak  hazırladığınız boyadan ilk katı rulomuza sünger fırçasını takarak atıyoruz,
çabuk kuruyor 1 saat yeterli,
3. aşama kuruduktan sonra 2.kat boyayı atıyorsunuz...
yine 1 saat kurumaya bırakıyorsunuz,
3.kat son kat boya için saten fırça başını takıp atın, daha pürüzsüz bir doku oluşmasını sağlıyor...
1 saat kurumaya bırakmayı unutmayın !
 Şimdi sıra vernikte ...
4. kat için kadife vernik fırsaçısını takarak parlak verniğinizi sürüyorsunuz, 1er hafta arayla 2kat verdik attık...

Bu kadar kolaymış :)



 Sizde acaba yapabilirmiyim diye korkmayın çekinmeyin;
aydınlanan mutfaklar için herkes yapıyor
BEN DE YAPARIM 👍 ...

Hadi kolay gelsin...
 
NOT: Şimdi aklım fayanslarda ?


 

 

 




12 Kasım 2019 Salı

KADIN : Vahit TUNA / İSİMSİZ

Bunlar ne diyeceksiniz ??

Neden o kadar ayakkabıyı asmışlar duvara ?

Tam 440 çift !

 "Ölen kişilerin ayakkabılarının evlerinin kapısının önüne bırakılması 

geleneğine de işaret eden bu çalışma, kadına yönelik şiddetin hafızasını tutarak sokağa taşıyor;

 kamusal bir tartışma ve bilinçlenme için bir aracı olma görevi üstleniyor."

 

2018 yılında erkekler tarafından Öldürülen 440 kadını temsil ediyor bu yapıt (Anıt) !!! 

Evlenene kadar canım cicim de sonra bu öfke neden oluyor !
 
Görüp, 
Görmezden gelemedim :(
 
Ölmediler, 
Hepsi sadece 2018'de öldürüldüler.


6 Kasım 2019 Çarşamba

İBB. Sosyal Tesis Şefinden ENFES BALIK ÇORBASI Tarifi

Kremalı Mantarlı Balık çorbasını çok severim ...

Mevsiminde 19 çeşit balığı 

İstanbul Halkının sofralarına sunan tesislerimizide sık sık giderim

Yakınlık açısından Kasımpaşa ve Haliç Tesislerinin yeri bir başka. 

 

Tesis yönetimi, restoran, lezzet, ortamın güvenirliği her zaman bana sıcak geliyor.
Mutfağın amirali ise balık yemeklerinin efendisi Chef Saadettin Yıldırım. 
direk kendi ağzında o muhteşem tarifi de paylaşıyorum sizinle
E artık akşama balık çorbası yaparız :)
Hadi güvenle afiyet olsun. 

İstanbul halkından 10 puan alan Haliç Sosyal tesisleri sizi bekliyor.
 
  Malzemeler

1 adet fileto levrek balığı

1 adet havuç

1 adet orta boy patates

1 adet yeşil soğan

Yeterli miktarda dereotu

Yeterli miktarda maydanoz

50 gram mantar

1 tutam tuz

Yeterli miktarda limon suyu

100 gram margarin

Önce margarini eritin, küp küp doğranmış havuçları ekleyelim, 

kavurmya soğan ve mantarla devam edelim. 

Sonra kavrulan sebzelere patates ve su boşaltın. 

Minik doğranmış balıklar ile çorbayı pişmeye bırakın.  

Terbiye Sosunu un, yumurta sarısı ve sütle yapıp üzerine ilave ediyorum ben, 

çorbaya son olarak, tuz, maydanoz ve dereotunu koyalımunutmayın, 

afiyet şifa olsun

 





5 Kasım 2019 Salı

TARİHİ EMİNÖNÜ BALIKÇILARI - TURŞUCU - OSMANLI LOKMA TATLI Hakkında Ne Düşünüyorsunuz ???


Yolumuzu İstanbulu'un Fatih'in merkezine çeviriyorum bugün....

"Evet zaman zaman bazı tatsız olaylar da oldu"

Ama Çok sevdiğim bir noktadan bahsetmek istiyorum size !

 

 “Balık-ekmek" bu bölgedeki kültürün bir parçası…

Her gidişimde de yemeden dönmem :)

 

 

“Tarihi yarımada ile ilgili 

İBB'nin bir düzenleme projesi kapsamında kaldırılmasından bahsediliyor, 

kabul de ediyorum hoş olmayan görüntülere de sahipler,

ama kaldırılmalarını da istemiyorum :(

 

 

Eminönü Meydanı ve balık ekmek tekneleri eski sinema filmlerinden tutun,

  turistlerin bile ziyaretlerinden fotoğraf karelerine kadar olmazsa olmazlarından.

Yolu Eminönü'ne düşen herkesin miğdesine hayır diyemeyip, uğradığı, 

sallanan teknelerde verilen ızgara balık, turşu eşliğinde, salaş taburelerde oturan onca çeşit insanın ortak noktası.

Neşeli Günler filminde Adile Naşit ve Münir Özkul'u anmak misali sirkeli mi limonlu mu turşu olsun artık bilemem :P

Boğaza Bosfor bosfor diye bağıran çığırtkanlarda orada,

5 dk. bir masanıza gelip mendil satmak isteyen çocuklarda :)

Otobüslerine koşanlarda,

Martılar da ... 




 1 Kasım itibariyle teknelerin kaldırılması için İBB ihtarname göndermişti.  
Balıkçılarda kararı yargıya götürmüşler ve Mahkeme durdurulmasına karar vermiş, 
acaba proje vs. planlanıp mı bu aşamaya geçilseydi?
150 kişinin çalışıyor olması da sıkıntı kaç eve ekmek giriyor ?
Kimseyi savunmuyorum ! 
Sadece yapılacak birşey için daha planlı mı hareket etsekte böyle tepkiler almasak.


Yine de; 

bu güzel mekanın havasını seviyorum,

buradan denizi izlemeyi seviyorum,

oğlumla Galata Köprüsünde balık tutanları ziyareti seviyorum,

Ağzımızın tadı kaçmasın istiyorum, 

güzel yönde onlarla değişimi ve yenilenmeyi istiyorum.

 

Sıcacık Lokma tadında,

Şehr-i İstanbul'um dan Sevgilerimle...




 

30 Ekim 2019 Çarşamba

29 Ekim Cumhuriyet Bayramımiz kutlu olsun :::::


Eğilmez başımıza taç yaptık hürriyeti,
Zaferle kaIbimize yazdık Cumhuriyeti…


 96. yılında

29 Ekim Cumhuriyet Bayramımiz kutlu olsun.

Boğazda her sene yapıldığı gibi yine havai fişek gösterisi harikaydı. 



1 Ekim 2019 Salı

GEZİLESİ YERLER : Salda - Pamukkale - Çeşme - Alaçatı - Ilıca

Beyaz Bir Tura Katıldık YİNE :)

 

Türkiye'nin Maldivleri Salda’ya, oradan Pamukkale’nin güzelliklerine ...

ve oradan da Çeşme, Alaçatı, Ilıca'ya yolculuk zamanı !

 

Türkiye'nin 3. En derin gölü Salda.


SALDA; Turkuazmavi bir göl, bembeyaz kil yapısı kumlarıyla harika bir yer,

 

gece yolculuğuyla çıktık İSTANBUL'dan sabahın çok erken saatlerinde vardık, hava çok rüzgarlıydı şansımıza :(
Ama muhteşem bir deneyim çok güzeldi, 
Rehberimizin anlattığına göre  185 metreye varan derinliğe sahipmiş, kenarında yürüyüş yapmak bile çok farklıydı, 
balçık bir yapı olsada bu kilde yürümek bana öyle iyi geldi ki. 
Hatta cilt hastlaıklarına iyi geldiği için kum banyosu yapanlar çok oluyormuş.
Dünyada Mars özelliği gösteren yapısıylada dikkat çeken bir turizm noktası olmuş iki yerden biri, Yanlış bilmiyorsam magnezyum yüklü beyaz kayaların aynısı Mars’ta da vardır demişti.



Çok detaya girmek yerine, öz bilgiler verip bol resime yer vermek istiyorum,

gözünüz görünce canınız şöyle rahatlamak istesin...

 

Tarihi Hierapolis Antik Kentini ziyaret ettik sonrasında...

 

 (Nekropol, Antik çağda Cehennemin giriş kapısı olarak bilinen Plutonium yani Cin Aralığı’nı,
 Domitian Kapısı, Sütunlu Caddesi, Tiyatro, Karbondioksit Antik Havuz, Son çıkarılan kalıntılara ait Müze)
Biraz yürüyorsunuz ama o kadar güzel bir ülkede yaşıyoruz ki her adımınızda bir pencereye bakmak bambaşka ! 
Bu alanda Hristiyanların helenistik dönemde hac merkezlerinden biri olarak görülüyor. 
Artı antik havuza girmek isterseniz yanınıza mayo almayı not alın :)
 Ama
bana sorarsanız o pamukkale travertenleri gerçekten Rabbimin bizlere mucizesi ... 
2300 yıllık şifahane boşuna denmemiş hatta UNESCO Dünya Mirası listesinde de yer alıyor,
35 le 100 derece arasında çıkan kaynak termal sular zamanla çıktığı noktayı karsiyum karbonatla bembeyaza çevirmiş...
Gerçi bir dönem Kenan EVREN burada bir kaç alana asfalt döktürüp, kararttığı noktaları görünce kendileri için özel konaklama yapılmasını talep etmesine inanamadım,
90lı yılların sonunda yönetimin çabalarıyla buraya yapılan tesisler sökülmüş, ağaçlar dikilmiş, 
bence çok da iyi olmuş,
turizm açısından bu güzelliği kaybetmemize sebep olucaklarmış, hala bazı bölgelerde kararmalar görünüyor.
Unutmadan;
Antik Kent ve Pamukkale Travertenlere Giriş Ücreti 60 tl, 
Müze Kart 70 Tl. (Üstelik 1 sene boyunca tüm Türkiye'deki girişlerde kullanabiliyorsunuz)

 


Akşam konaklama için tercih edilen yer Vista Wellness Spa Hotel Pamukkale

nostalji bir otel, odaları temiz, özellikle havuz başında açık büfe yemekleri lezzetliydi, 
hatta çin, kore turistleri o kadar yoğun bir oteldi ki ben memnun kaldım.
tek sorun sinekler itiraf etmeliyim :( 
onlarla yemeğimi paylaşmak istemediğimi söylesem de onlarca belki yüzlerceydiler... 
Denizli aslında tekstili ve susmak bilmeyen hatta en sonunda bayılmasıyla ünlü HOROZ'uyla anılıyor ..


2 gün ne olur ki demeyin kendinize vakit ayırmak isteyin yeter ki, 
SALDA, PAMUKKALE TRAVERTENLERİ ve OTELDEKİ KAPLICA BANYOSUNDAN sonra 
bol sulardan sonra vücudunuz öyle dinlenmiş uyanıyorsunuz ki.

Programımızın 2. Gününde Kore'li dostlarla kahvaltının ardında 

Rotamız Çeşme, Alaçatı, Ilıca Plajı ...

 

Hazır Müzekartınız varken, Çeşme Kalesi’ni panoramik görüntüsünü görmeden dönmeyin, 
Çeşme Limanı ve arnavut kaldırımlı nostaljik taş rum evleriyle sokakları da oldukça ünlüdür, 
Yazın son demlerinde Bol bol fotoğraf çekebileceğimiz bir geziydi bizim için.
Hadi bir Türk Kahvesi içelim denize doğru.


 




Otobüslede olsa biz sıkıntı çekmedik,
oğluşum bile yanımızdaydı:)
Zeytin bahçeleriyle dolu yollardan, tabi zeytinyağlı yemeklerinden, ılıca daki içi görünen o misgibi plajından, 
begonvilleriyle süslü sokaklarından, çeşitli kafeleriyle, rengarenk tatlı butik otelleriyle Alaçatı vs. bize iyi geldi,
Eylül sonu olsa bile hala oralar sıcak gidin derim :)

Aaa önemli not:
Sakız ağaçları bölgede çok fazla, e doğal olarak sakızlı dondurması çok meşhur...

 

Aklıma gelenler şimdilik bu kadar,

siz daha güzel anılar bırakın kendinize,

Bu hayat hepimize sunulmuş en güzel Hediye,

Sevgilerimle


 

HARRY POTTER Wizard's Coffee House İstanbul - YENİ AÇILDIIII

  Bazen bu geziler çocuklar için diyoruzz,  bazen de tüm harry potter sevenleri için... Wizzard Cafe House   Çocuklar ve tüm Harry sevenleri...

Arşiv


Binlerce Kere Tıklanıyoruz; Çok Teşekkür Ederim . . . MİLLLYON KERE MaşaALLAH...